Savaş ve Nazlı. Özlemişiz bu minnoş hallerinizi. SavNazcılar için çok doyurucu sahneler vardı bu bölüm; devamı da gelecek belli. Onlar dizinin huzurlu yanı bence. Savaş’ın soğukluğu ve Nazlı’nın arızalığı birleştiğinde bence ortaya huzurlu bir çift çıkarıyorlar. Ali ve Selin’den, Haluk ve Güneş’ten farklı olarak. Bu kadar sırrın, karmaşıklığın içinde alırız bir dal huzur. Berk Atan’ın giderek toparladığını, Savaş’ı giderek daha çok anladığını ve yansıttığını düşündüğümü de şuraya bırakıyorum.
Son olarak dip notlar;
*Melisa gerçekten çok şey bildiği için gönderildi. Rana ne kadar kara kutuysa Melisa da o kadar kara kutu. Aralarındaki fark, Melisa her şeyi anlatmaya hazır aslında, biraz daha üstüne gidilse dökülecek her şeyi gibi.
*İnci. Şu kadar bölümdür hakkında emin olduğum tek şey Ahmet’i çok sevdiği. Onun dışında kimi seviyor, kimin yanında, kime yaranmaya çalışıyor, ben anlamadım; anlayan varsa buyursun beri gelsin.
*Ahmet, Güneş ve Haluk. Haluk ne yaparsa yapsın adamın kırmızı çizgileri var, o çizgiler üstündeysen bedel de geliyor demektir. Ve Ahmet Güneş ikilisi kesinlikle Haluk’un kırmızı çizgisi. Haluk’çuğum çok özür dilerim ama bu konuda değişeceğini sanmıyorum. Bedel çok yakın.
*Bir de Elif’in naifliği sayesinde telefonda konuştuğu kişinin amacına ulaşacağını düşünmüyorum ama Elif havlu atana kadar bence Selin’in şerrinden korkmalı. Ağaçların arasında tepinip, iki adım sonra ‘Hiçbir şey yok, ben çok iyiyim, çok havalıyım’ gülümsemesini takınan Selin’den korkmalı. En nihayetinde o üstüne atılan bir iki makarna taneciğiyle kalmayacak bu konu, uyarmadı demesin sonra Elif’çik.
Benden bu kadar. Haftaya görüşmeyi umuyorum.