Ünsal Özbakan und Mümtaz’ın, Poyraz’ın arkasından çevirdiği dolapları bilmiştim biliyorsunuz sayın okur. (Yazar burada şımarıyor.) Poyraz’ın öğrenmesiyle bu iş daha da çarşaflandı. Mümtaz ve Ünsal, Poyraz’ı alt etmek istedikçe daha çok üstüne gidecek ve başarılı olacak ya da yıkımın sürrealist bir resmine dönüşecek. Ünsal’ın taktiği ise günü gelecek en çok kendisine zarar verecek. O ikili ya birlikte batacak ya da batacak. Çünkü Poyraz’ın birkaç darbe almaya daha mecali de, mesaisi de yok. Hele de Bahri’nin, Ayşegül und Poyraz ilişkisini öğrenmiş olma olasılığı yemek masasının üstünde dururken. Ama şunun da altını çizeyim: Biliyorsunuz, küçük çatışmalar olmadan süreğenlik kazanılmaz böyle durumlarda. Karşılıklı hamleler gerçekleşebilir. Fakat aynı ipte iki cambazın oynayamayacağı gibi, bir dizide birkaç kazanan da olmaz. Taraflardan birinin sıfatı yeri görür, dudakları yeri öper. Kaybeder! Muhtemeldir ki her şeyin en sonunda bu taraf, eğer Poyraz kaza kurşunuyla ölüp gitmezse ve dizinin adı değişmezse, Mümtaz und Ünsal olacak.
Sinan’a ise, açık söyleyeyim, artık bazen tahammül edemez oldum. Zira bazı anlarda ultra zeki bir çocuk olurken, başka bir yerde son derece aptal olması çocukluğuna dahi verilemeyecek bir kutup sorunsalı. Ünsal Özbakan’ın sorduğu bütün sorulara saf saf yanıt vermesi sinirimi tepeme çıkardı. Ardından Ünsal’ın kurduğu oyun sonucu Poyraz und Ayşegül aşkının meydana çıkması… Saç tellerimin hepsi elektriklendi. Bu konu hakkında başka bir şey söylemeyeceğim, teşekkürler.