Bütün bu olayların ardından beraber yaşayacaklarını düşündükleri eve düşünmeye giden Ömer, Elif’e yakalandı. Artık kaderin cilvesi midir nedir Elif sürekli babasından bahsettikçe Ömer ağlamamak için kendini zor tuttu, bir de üzerine Elif babasının saatini Ömer’e hediye etti. Neler olacak diye düşünmekten kafam durdu valla. Arada bir de kına gecesi sekansı izledik, gelin zaten kendinden bihaber durumda, evdekiler acele acele yapıyor her şeyi filan… Böyle kısa zamanda yapılan işten (gerçi zamana yayıldı kısa değil ama siz anladınız beni) hayır mı gelir? Bir de Nedret’in laneti, Fatma’nın çene büyüsü var üzerlerinde… Of of of! Elif bir de annesi ve babasını rüyasında görüp lanet bir güne uyandı. O kâbusun aslında her şeyin başlangıcı olacağını nereden bilebilirdi? Ömer’in damat traşından kalkıp yine anılara daldığı, İpek ve Pelin’in “ne yapsak?” diye konuştuğu bir takım sahneler izledik. Pelin İpek’e Ömer’e yardımcı olması konusunda ısrar etti. Nasıl bir yardımsa o? Bütün bunların akabinde Elif güzeller güzeli gelinliğini giydi, düğün zamanını beklemeye başladılar. Size bir de haber, Hüseyin her şey çok normalmiş gibi düğüne çiçek yolladı ayol! Siz buna bir şey mi diyorsunuz, İpek Elif’i görmeye geldi! Bak şimdi neler olacak?
İpek Nedret Hala’nın akıl verdiği, Ömer’in zorla uygulamaya koyduğu “Yağız aslında Ömer’in çocuğu!” yalanını Elif’in o güzel ve masum gözlerine baka baka söyledi! Söylenecek çok şey var ama üç aşağı beş yukarı zaten şu yukarıda yazdığım cümleden söyleyebileceklerimi bence siz kestirebilirsiniz. Bir senaryoda gidilebilecek bin tane yalan varken neden bu? Gerçi Nedret’in ağzından bu kelam çıktığı anda bunun başımıza geleceğini bilmeliydik, ne de olsa silah görünürse patlar! Bu arada Ömer’e kızsak da bir olayları gözden geçirmekte fayda var, neden böyle oldu, ben olsam ne yapardım gibisinden…