Ayşegül und Poyraz aşkı dediğim gibi, olacak, oldu, bitmeyecek!
Biterse, bir aşkın bitişi üzerinden hiç de hoş şeyler olmaz!
Tamam, Poyraz son bir atılımla, aslında polis görevlendirmesi kâğıdının yalan olduğunu öğrendikten sonra öldürülmemek için Ayşegül’ü rehin aldı ve kafasına silahı dayadı ama o çift ne çok alev halkasından atladı, bundan da atlayıp kurtulur ve birbirini sevmeye devam eder. Burada mühim olan Poyraz’ın deliliği. “KORKUYU (UYSAL UYSAL) BEKLERKEN” bir anda Mümtaz’ın kendisini içine çektiği batağı fark etmesi ile bekleme eyleminden saf korkuya düşmesi, pişmanlık yaşaması ve sonrası- Poyraz, eğer başına bir iş gelmez ki bence gelmeyecek, Mümtaz’ın burnundan fitil fitil getirerek bir nefretin anatomisini seyrettirecek bize.
Kızdığım bir şey vuku buldu: Songül’ün, şimdilik, aklanmış olması.
Evdeki köstebeğin o olmadığı, Poyraz’ın polis kayıtlarına da alınan ifadesiyle, kabul edilmiş oldu. Poyraz’ın suçu niçin üstüne aldığı, polis görevlendirmesinde olmadığını öğrenmesiyle ifadesinin geçersiz sayılıp sayılamayacağı, eğer görevlendirmede değilse ve hiçbir şey sorgulanmamışken verilen yeni pasaport ve yeni kimliğin geçerli olup olmayacağı benim epey merak ettiğim soruların özü. Bu sorulardan en mühimi: Poyraz’ın sahte görevlendirmesi sorgulanmadan ona verilen kimlik und pasaportun akıbeti. Polis işleri böyle kolay mı vuku buluyor? Ben de elimde uyduruk bir belge ve sahte bir imzayla gidip yeni kimlik ve pasaport alabilir miyim? Hakikat bu mudur?
Dönelim Songül’e.
Songül’ün üstündeki yük kalktıktan sonraki saldırgan tavırlarından önce, Zülfikar’ı Çiğdem’e kötülemesi karakterinin bozuk biri olduğunu bir kez daha kanıtladı. Bir aşka çomak sokmak, kendi düştüğü hataların karizmasını da çizdirip, dibin de dibini boylamasına sebebiyet verdi. Songül, artık benim gözümde kötü bile olamayacak biri. Biri.