B… Ba… Bab… Baba… Baba! Babaa! Kaç şekli var söylemenin? Mutlu- mutsuz, umutlu-umutsuz, cesur-korkak, küçük harfli-büyük harfli… Dilin döndüğü ilk kelimelerden baba. Daha çok mama aslında da baba diye anlayasımız varsa demek! Kaç farklı tonlama var dilden dökülüşüne? Kaç anlam gizli bu sözcükte? Çocukluğundan vurulanlarla, karnından vurulanlar eş mi mesela? Hangisi daha çok acıtır? Hangi yara daha çok kanar? Poyraz’ı delip geçen sevgisizlik, Adil’i delip geçen kurşun kadar ağır mıdır sizce? Ya sence tamplumpağa kardeş, evini sırtında taşıyan yegane varlık olarak söyle bakalım, terk etmek mi daha zor, terk edilmek mi? Poyraz’la Ayşegül’ün çıtayı Eksozfer’e çıkarıp, soluksuz bıraktığı dans sahnesinde dedim ki kendi kendime: ‘Bu kadar derdin, çilenin arasında hala bu kadar güzeller, galiba gerçekten birlikte savaşacak insanlarla hayat daha kolay, daha acısız.’ Adil ölürse, (ölmesin, n’olur ölmesin, doyamadık Özkan Uğur’u izlemelere.) Poyraz nasıl devam eder? Ayşegül yeter mi o acıyla, o vicdanla hesaplaşmasına? Dokunulmazlığından ateş ettiler Adil. Ölme Adil ölme! Ölmek kolay, yaptıklarınla, yıktıklarınla yüzleşmeden gitmek en kolayı. Kalmak cezanı çekmek zor olan, yaptıklarının bedelini ödemeden gitmen çok basit, olmaz öyle son sana. Ölme.
Geçen bölüm zumlanan kan grubu kartı, boşa değilmiş. Poyraz bir şeylerden şüphelendi, araştırttı, sonuçlar geldi, Meltem’le Poyraz şok, ama tabii biz öğrenemedik neyin ne olduğunu. Başta babaları değil dedim. Ama Poyraz’ın vurduktan sonra söylediği baba kelimeleri o kadar içtendi ki babası olmasa niye böyle yapsın dedim. Bilemedim, kafamda deli sorular, kolayca çözemiyorum.
Gözyaşından öperim İsa. O bükülen kaşların, patlayan dudakların, moraran gözlerin, kalkan ellerin hesabı elbet sorulacak. Ağlama çocuk. Sil gözünün yaşını. Namus kisvesi altında indirilen her darbe, atılan her kurşun cezasını çekecek elbet. Kör kalmış zihniyetler elbet bir gün yok olacak. Bir kadın olarak söyleyebilirim ki, bugüne kadar işlenmesine en çok sevindiğim konuydu. Hiçbir kadın, hiçbir insan böyle şeylere maruz kalmasa, keşke. Keşke dünya, bir çocuğa indirilen hain tokatı içeren bir yer olmasa. İzninizle bir şiir yapıştırıyorum buraya, okuyun okutturun, meydanlara boy boy yapıştırın, bir şey yapın, belki bir küçük vicdan sızlaması yaratır kara kalpliler de. Cem Uslu’ya ait olduğunu tahmin ettiğim dizeler şöyle:
Hiç şiir okumamış gibi kötüsünüz,
Bir köpeğin başını hiç okşamamış,
Hiç bayram şekeri dağıtmamış,
Çocukla çocuk olmamış gibi kötüsünüz!
Sevinince kötüsünüz,
Korkunca kötüsünüz,
Korkunçca ve korkakça kötüsünüz!
Bu topraklardan hiç Turgut Uyar geçmemiş gibi kötüsünüz!
En çok da bunun için, tarih sizi affetmeyecek!