Ömer İplikçi deyince, ilk olarak hep ilk bölümün sonunda, kırmızı kapının önündeki o adam canlanıyor benim gözümde. Böylesi muhteşem bir adamın, herkes tarafından aptal yerine koyulmasını içim almazken, keşke olay yine İplikçi-Topal Ailesi ve dostları arasında kalsaydı diyorum. "Kimmiş yani Gallo kimmiş?" diyen Defne'lere selam olsun. Ben bunu kolay sindiremeyeceğim.
*Keşke Defne, "Ömer bana iki yüz bin lira ver, ödeyeceğim, borcum borç," deseydin, öderdin de. Sorgularsa, "Abimin borcu," derdin, yalan değildi de. Sana kızıyorum ya bu kadar, yine senin canın yanacağı için, hani arkadaşının hayatı hakkında endişe duymak gibi düşün. Ama en çok Ömer'in canı yandı, bu artık tartışmaya kapalı bir konu benim için. Son sahneye geleceğim ama gelemiyorum işte. Böyle aşkın ızdırabını da severiz, zaten en çok bununla sınanıyoruz. At soğanları falan yere, aç kapıyı Ömer. Dolu dolu seven Defne'n geldi. Ama eminim ki, ne yazık ki, sevinci kısa zamanda kursağında kalacak ve henüz farkında olmadan girdiği yeni cenderesinde yine senin karşında saçmalamak zorunda kalacak. Ve sen "anlamıyorum" noktasında sıkışıp kalacaksın yine. En çok sana üzülüyorum Ömer İplikçi, keşke buzdan şatondan hiç çıkmasaydın ya, Defne'nin hikayesi seni paramparça etti. Aşk biraz da böyle bir şey işte. Ömer'e gelmek için, yine Ömer'i yok saymakla sınanan ve benim gözümde yine sınıfta kalan Defne'yle Ömer'in evlenmesini en çok da yine ben istiyorum. Madem içime sinmese de, bir şekilde en azından Neriman'dan kurtuldu, kendine güvenen Defne'leri bi zahmet görmek istiyorum.
"Sır, karında bekleyen dikenli bir toptu. İnsanın içinde durmadan döner, her an kendini hatırlatırdı. Dışarıya çıkmak için dikenlerini batırdıkça batırırdı. Kurtulmak için onun dediğini yaparsan hainlik edip dikenlerini orada bırakıp ağzından kaçardı. O dikenler canını acıtmaya devam ederdi. Ama direnirsen dışarıya çıkmaktan umudunu keser ve dikenleriyle beraber içinde söner giderdi.”
Şimdi Gallo'ydu, Tranba'ydı, Defne de Tranba'yla çalışıyordu derken, Ömer'in de kafası uşak usulü kıymalı tarhana çorbası olduğu için sersem gibi. Bu yaşadığı yıkımların üzerine güvenmek istediği, belki de artık güvendiği Defne'si geldi birden bire, beklemediği bir anda. Zaten Defne sarıldığında bir adım gerilemesi de bu yüzden, ayakta duracak taakati kalmamış. Afalladı da sarılamadı, ya da elleri soğanlı diye de sarılamamış olabilir ilk anda, neyse ne artık. Defne "Ben geldim," diyecek, çok sevinecek Ömer. Bizler de tebessüm edeceğiz elbette. Ve keşke, bu sır, bu saatten sonra sönse gitse de hiç öğrenmese Ömer.. Olur da bir gün öğrenirse, ben görmeye dayanabilir miyim işte ondan emin değilim. Beni soran olursa, "Kırk kilo kızıl afet, koca Ömer İplikçi'yi severek öldürüyor sanırım," diye düşünüyorken kurudu gitti dersiniz^^ Baharın getirdiği sonsuz felaketlere de bakın hele. Ahh Kiralık Aşk, beni öldürdün sen Kiralık Aşk.
*Sağlıkla ve sevgiyle kalın, haftaya görüşmek üzere.