Sinan Sude'de kuyruk acısı olmuş, görsene. Arkasından of Sude, yüzüne haklısın Sude. (Ben bir de Sude, Sinan'la Yasemin'i öğrendiğinde plazayı ateşe verir sanıyordum, kız benden akıllı çıktı.) Ayrıca her şey senin yüzünden Yasemin, Defne'yi Passionis'e transfer etmen lazım, bence sen de kurtul ordan, Sude'nin parası vardır, satın alsın Cherrie'yi, bence çok mantıklı. (Diziyi gerçek sanan seyirci, Yasemin'e ciddi saçmalayarak nutuk çekiyor, işe yaramazsa seti basacak, bunlar hep kıymalı uşak tarhanası kafası.) Bu arada, Sinan'cığım Gallo'yu, Defne'nin malum ikiyüzbin lira meselesi yüzünden kaybettiklerini öğrense, kendini asar mı dersiniz?

*Bu oyun çok affedersiniz herkese bir kazık gibi girdi diyeceğim kendimi kibarlaştırabildiğim son noktadayım. Ama o kazık en çok kime girdi? Ömer'e!!! Zaten bir Necmi'nin keyfi yerinde, ne Amca diyecem ya bırakın Allah aşkına. Çekte Tranba'nın imzasını farketmediğini düşündüğüm Defne, Ömer'e ihanet etti dersem ayıp eder miyim? Kusura bakmayın aşkta herşey mübah değil ve böyle kavuşmasınlar. Tasarımını Ömer beğendiğinde en azından bir Deniz'i arayıp, vazgeçtim çabasına düşmüştün Defne, şimdi bu bencilliği o iyilik dolu kalbine nasıl yakıştırayım? Passionis'in iş kaybetmesine yol açacağını öğrenmesine rağmen, onu "ama kavuşacaksınız" diye gazlayan Nihan'a da kızıyorum işte tam bu noktada. Ömer, Fikret'e karşı yargısız infazda bulunurken, tüm bunlara sebep olan Defne'nin bu kadar "kendi olmayan" hale gelmesine kızıyorum. Çünkü Defne bu değil.

Ömer olur da bir gün, Fikret'e karşı mahçup hissederse, herşeyi öğrenip, Defne ezim ezim ezilecek ya, buna kızıyorum. Tranba, Passionis'in emeğiyle kazandığı işi satın alabilerek, pis pis gülerek bunun Ömer'in üzüntüsü olmasında Defne'nin payı olmasına kızıyorum. Sude ve Yasemin'in yediremediğim egolu zafer naralarında yine Defne'ye kızıyorum. İşte tam bu noktada ne ikiyüzbinliraymış arkadaş, en başından beri, en büyük zarar hep Ömer'ime İplikçi'me!  Zaman içinde masumlaştırdığımız, içselleştirip "Ömer affedecektir" den ziyade, "Ömer anlayacaktır" dediğimiz bir oyunun, işin içinden çıkılmaz bir hale gelmesine kızıyorum. Çünkü Ömer'in şu an aldığı yaranın haddi hesabı olmamakla beraber, gerçeği öğrendiğinde yaşayacağı yıkımın çıtasını aldık yine Allahu Ekber Dağları'na taşıdık. Defne, o yemekte herşeyi anlatıp itiraf edeceği son yerdeydi belki de. "Ömer yıkılır"dan öteyi göremeyen Defne, Ömer'e şu an yaşattığı yıkımın farkında ancak bu kadar olamazdı.

Şimdi ne olacak sevgili okur? Ömer Fikret'e öfkeliyken, Defne onu savunmaya kalkmayacak da ne yapacak? Ömer'e Fikret'in haklı yanlarını nasıl gösterecek, buyrunuz bir afaki mevzu daha Ömer için. Asıl merak ettiğim de, Tranba'nın ortak olduğunu öğrendiğinde istifa etmesi gereken Defne'nin, ki bence haklı olarak Ömer de bunu isteyecektir, şimdi de Fikret'e karşı kendince haklı olarak mahçup olup olmayacağı. Çünkü Fikret Cherrie ile çalışacaksa, çizimleri de Defne yapacak. Yani Defne'yi öyle bir noktaya getirdi ki Meriç Acemi, istifa etmezse Ömer'i düşünüp kızacağım, istifa ederse koskoca Fikret Gallo'yu yarı yolda bırakacağını düşündüğüm için kızacağım. Çünkü Fikret de Defne için koskocaman bir fedakarlık yaptı hani. Ama madem ortalık bu kadar karıştı, sadece Ömer'le kavuşmak konusunda bencil olan ve şu andan sonra kalan kimseyi düşünmeyen bir Defne görmek istiyorum. Burda da merak konusu Fikret'in tehdit olup olmayacağı(!) Hatta belki Sude bile "Dur yolcu, bizi yarı yolda bırakırsan Ömer'e her şeyi anlatırım!" der, belli mi olur, zaten arap saçına döndük.

Defne'yi yine de masum olan bir cendereden alıp başka ama kirli bir cendereye sokmak, bencil kılmak, gerçekten mükemmel ötesi bir fikir mi, hiç olmadığım kadar kuşkuluyum. Defne'nin saflığına, herkesi kendi gibi iyi sanmasına alışığız biz, Defne bu değil. Yine yola iyi niyetlerle çıkan Defne'ler, yine Ömer'e koşmak için travmatik Tranba hikayeleri, atın beni denizlere, yalan mucizeleriniz sizin olsun. Seni çok seviyorum Elçin Sangu, senin hayat verdiğin muhteşem Defne'ye ne yaptılar böyle?