Kuşlar
Oraya geleceğiz. Cidden.
Jaime ölümüne âşık, aşkı ve aşkı sebebiyle verdiği kararlar yüzünden ölümle çevrelenmiş bir adam. Dizide sürekli cesetlerin yanında tasvir edilmesi boşuna değil, üstelik ölüme de âşık. Bölümün başından beri bizi sona hazırlayan ölümden sonra yaşam motifi Jaime/Tommen sahnesini de ele geçiriyor. Jaime kılıcını bir kenara bırakıp zekâsını konuşturduğunda bambaşka bir karaktere dönüşüyor bir kez daha, Tommen’ı, Yedi Krallığın tek kralını avucunun içine alırken; burada Tywin-Tommen sahnesinin paralel kurgusu da önemli. Ta ki Yüksek Serçe giriş yapana kadar.
Ben bu karizmatik anlar nasıl ayarlanıyor hakikaten merak ediyorum. Mesela Yüksek Serçe askerlerine “Ben şimdi içeri giriyorum, siz yukarı dizilin ama görünmeyin, Jaime benim üstüme yürüyecek siz o sırada ağır adımlarla çıkıp balkondan pis pis aşağı bakarsınız.” mı diyor mesela? Eğer öyleyse biri de çıkıp “Lan olm biz bu adam ne dese yapıyoruz da adamın adı da Yüksek Serçe. Yok muydu şöyle Şahin Kartal falan ona eyvallah deseydik en azından.” demiyor mu?
Tommen-Cersei-Jaime’nin aile birliği sağlanırken Tyrion da yeni bir yuvanın yani aslında ailenin arayışında. Tyrion-Varys ikilisi Lennon/McCartney gibi, çok anlaşamıyorlar ama bir araya geldiklerinde mutlaka yaratıcı bir şeyler çıkıyor ortaya. Tyrion’ın sahneye girişi her zamanki gibi ihtişamlı, keşke 20 yaşında olsaydım da “I drink and I know things” MSN iletim yapsam diye hayıflandım kendi kendime. Şimdiki gençler çok şanslı, bizim zamanımızda bu kadar karizmatik sözler yoktu.
Tyrion-ejderha sahnesinde yine kitap teorisyenleri sevinmiştir sanıyorum. Tyrion’ın Targ olduğu sıklıkla dillendirilen bir teori çünkü. Burada yine erken sezonlara bir saygı duruşu var, Varys’in bizzat Tyrion’a söylemiş olduğu gibi küçük bir adam devasa bir gölge oluşturabiliyor. Tyrion, ufacık Tyrion, bilinmezin karanlığında, elinde bilginin meşalesiyle, ejderhalarla konuşurken, dev bir güce dönüşüveriyor.
Bitti yazı.