Dany'nin Cesur Barristan'ı anışıyla Arya'nın babasının kafasının kesilmesine bakışı aynı. Bir yerlerde hep küçük kızlar üzülüyor. Büyüyorlar bir şekilde, bu korkunç ortamda, olabilecek en kötü şeyleriyle, insanlıklarıyla baş başa kalıyorlar. Dany'nin önündeki seçenekler kısıtlı. Ne Barristan'ın aşırı sakinliği ne de Daario'nun umarsız agresifliği. Devrim yaparken kimsenin almadığı kararları almak, düşünmediği seçenekler üretmek zorunda. Bölüm de aslında Buz'la ve Ateş'le; Jon ve Dany'yle alakalı. Yeni nesil muktedirlerin güçlerini nasıl kullandıklarıyla, kimsenin almadıkları kararları alabilme yetileriyle.
Zincirlenmiş olsa bile ejderha hala ejderha. Dany'nin durumunun daimi sembolleri onlar. Dany gibi eli kolu bağlı halde olsalar bile öfkeleri açığa çıkıyor. Dany'nin sık sık bu silahını hatırlamasında ve hatırlatmasında yarar var. İnsanlarla onadığı oyunun silahları bunlar: Ateş, kan, terör, seks. Hepsi birbiriyle iç içe, ancak hiçbirini çözebilmiş değil; üstelik Meereen'de zaman kaybetmesinin tek nedeni çözebilmekken.
Dany'nin öfkesi ejderhalarının ateşinde, risk aldığı belli, piknik tüpünü çakmakla kontrol eden bir lider. O çakmağı sakince eline alan da aslında o üçüncü yolun, kimsenin farkında olmayan yolun farkında olan Missandei. Kadın dayanışmasının işe yaradığı malum, ortamdaki en aklı başında danışmanına daha önce danışması gerekiyordu aslında Dany'nin. Liderlik, alınmayacak kararları alabilmek, görülmeyecek açıları görmekle alakalı çoğu zaman. Bir de yanında doğru kişiler bulundurmakla. Dany işin ikinci kısmını beceriyor en azından.