Bence bilerek yapıyorlar... Gerçekten oturup düşünüyorlar, damara en çok nasıl ve nereden basarlar onu listeliyorlar ve uygulamaya koyuyorlar. İstemeye istemeye, çok üzülerek buna inanmaya başladım. Nerede “Rüzgara fısılda/Rüzgarımı fısıldama” nerede “Kusura bakma/Bakmam.” Nerede “Canımızı yakarak anlaşabiliyoruz biz!’”nerede “Bunu bil, bununla yaşa.” 31’deki o tutku nerede? Bunları yazan bu bölümü de yazdıysa şayet, bir yerde bir şey var, bir ŞEY var. Senaryonun duraklama dönemine girmesini anlarım, bölümleri bağlamak amacıyla geçiş olarak yazılan bölümleri de anlarım, ama bunu anlayamıyorum. Benim aklım mantığım almıyor. Olan hiçbir şeyde mantık yoktu, olan hiçbir şey yordamında değildi. Çok sevdiğim bir güzel kalpli der ki: “Kelimeler yerini bulmadıysa bu kendini belli eder. İstediğin kadar oldu de, olmadıysa hissedilir.” Bu kadar zor mu, biz yorgunuz, biz yazdan beri çalışıyoruz, iki dizi yazıyoruz 150 dakikadan, biz yorulduk, bize iki bölüm müsade et sevgili kanal, biz bir toplanalım, eksiğimiz fazlamız nerede görelim demek! Kanalın yayın saati konusundaki ŞEY’ine değinmeyeceğim bile, tansiyonum tepeme çıkıyor. Bir dizi nasıl gözden çıkarılır, nasıl bitirmek için uğraşılır, bunu izliyoruz resmen. Hiçbir zaman kimseyi kırmak, yargılamak haddinde görmedim kendimi, eleştirimi kırmadan yapmak konusunda hep hassas davrandım ancak sabrım tükendi. Kelimeler yaralayıcı ise özürlerimi iletirim, lakin göz göre göre yapılan ŞEY’i de yana bırakıp, susmak, benlik değil. Bu sizin işiniz, siz yazarsınız, çekersiniz, biz izleriz. Tepkiye göre senaryo devşirmek size göre değil, tamam, ama en azından duyguyu almasaydınız. 31’in duygusuyla yazdığım şey, yazdığımız şeyler önünüzde, bunu bile bile ruhu zedelemek nedir, niyedir? Defalarca tekrarladım, bıkmadım, bir daha yazacağım. Yazdığım, yazacağım her şeyi severek izlediğim bir iş bitmesin diye yazıyorum.