Bölüm sembolizmden bağımsız kurulmamıştı elbette. Savaşın değersizliğini ve yok ediciliğini betimleyen, bir anda anlatı temelinde ölümden daha da beter şekilde hikayesiz kalan insan yığınları, yönetmen Miguel Sapochnik’in “İşte siz de busunuz,” dercesine bizi arasına gömdüğü bir grotesklik abidesine dönüşüyor örneğin. Televizyon bizi 50 dakikalığına hayattan mahrum bırakırken, dizinin en kahraman gibi kahraman karakteri Jon Snow da bizim ellerimizin arasından yükseliveriyor. Jon’un sıkıştığı çukurun yarattığı korku, dizinin geçmiş sezonlarda sıklıkla beslendiği fantastikten çok uzak gerçekliğin hepimizi sıkıştırdığı ufacık bir alan. Sezonun en sahici anı.
En azından, sezonun ana temasına uygun olarak, siyaset sahnesinde hata üstüne hata yapan erkeklerin arkasını toplayan kadınları izliyoruz yine bu bölümde. Tyrion’ın 1 aylığına koruyamadığı barışı Dany 10 dakikada toparlıyor, Jon Snow’un, kahraman olma sendromuna bir kere daha yenik düşmesi canına mal olacakken, Sansa’nın masa başında çevirdiği oyunlar kazandırıyor Stark’lara Winterfell savaşını.
Bölüm Ramsay’in patlangaçlı kum torbasından tazılarına yedirilmesine kadar her şeyiyle bize hizmet ederken GRRM’in yokluğunun, acı gerçekçilikten kaynaklanan sürpriz unsurunu da ortadan kaldırdığını unutmamak gerekiyor. Littlefinger’ın, Stark ordusunu kurtarması, en kolay çıkış noktası, atılacak en kolay adımdı. Game of Thrones bu tür bölümleri kotarabilmesini sağlayan finansal güce ulaşırken tam da bunlardan uzak durarak seyircisiyle arasında kurmuştu bu güveni aslında.
Bu tür alakasız karakter anları GoT gerçekçiliğinden bizi koparırken, sahnelerin unutulmaz adrenalini koltuğa bağlı kılıyor izleyiciyi. Televizyonun gücü tam da burada yatıyor işte. Ve Game of Thrones aklınıza gelmiş ve gelecek her ekran ögesinden daha güçlü. Geniş kamera açıları, durmayan kamerası, bir okun ucuna bizi bağlayıp lunaparktaki radar misali yolculuğa çıkarması, bir ejderhanın kanatlarının arasından voodoo bebeğine dönmüş bir devin omuzlarına bizi taşıması öncüllerinin ulaşmayı dahi hayal edemeyeceği bir boyut. Zaman zaman sıkıcı, fazlasıyla öngörülebilir, eziyet edercesine aceleci, ama efektif ve vurucu. Game of Thrones, şaşırtmadığında bile, tatmin etmeyi başarıyor.