Defne o koca bir yıldır içinde tuttuğu her şeyle birlikte dağıldı, parçalandı… Her ne kadar etrafındakilere avaz avaz "Hallettim ben o meseleyi!" diye bağırsa da tıpkı masalındaki gibi kimselere söyleyemeden hala deli gibi seviyor Ömer'ini, o hala Ömer'in Defne'si. Yeri gelmişken söyleyeyim daha ilk zamanlarda Defne'nin yeğeniyle dertleşmelerini konuşmalarını hayal ediyordum, gerçekleşti. Çok da güzel oldu. Minik İso'yu dert ortağı yapmış Defne kendisine, çoğu yarasını ona anlatmış ve çoğunu da onunla kapatmaya çalışmış. Tıpkı o kimin yazdığı belli olmayan ama içinde de ufaktan bir bit yeniği sezdiğim gizemli duvar yazılarının birinde de yazdığı gibi ‘hoşçakalamadı’ Defne. Ben öyle Ömüş'ümün derin derin üzülmesini istemesem de maalesef ki İso'nun verdiği tepkiyi de aşırı bulmuyorum. Gerçekten can dostu o. Defne'yi Defne'den çok düşünüyor kabul; ama aşk şartlar her ne olursa olsun aşktır işte. Ötesi, kuralı, kaçışı mümkün değil bana göre. Aşkı yaşamaktan kaçabilirsiniz ona sözüm yok fakat aşık olmaktan kaçamazsınız. Defne'nin ise bu aşırı kesin tavır koyan "asla" diyen halini bir ara hatırlatın da size "büyük lokma ye, büyük söz söyleme" ata sözünü hatırlatayım.
Gelelim pek sevgili Pamir Beylere. Pardon Sir Marden diyecektim. Koriş'in tabiriyle; gün ağartan, şafak söktüren. Bunca aşırı hareketi ufak ufak beni irrite ederken itiraf etmeliyim ben bu Pamir'e ba-yıl-dım. Tabii bunda Seçkin Özdemir'in müthiş oyunculuğunun da yakından ilgisi var. Fakat itiraf etmeliyim ki abartılı bir şekilde Ömer'e benzetilmeye çalışılması beni biraz rahatsız ediyordu ama onun nedeninin de Ömer'le Pamir'in ortak geçmişinden gelme olduğunu, Ömer'in çenesinde dört dikiş olduğunu :), ikisinin de tam serserilik dönemlerini birlikte geçirdiklerini, sonrasında Ömer'in büyüyüp olgunlaştığını Pamir'in ise hiç değişmeden kaldığını öğrenince taşlar tam olarak yerine oturdu. Sanıyorum ki Pamir'in de büyüme vakti geldi; yani kavrulup pişme vakti, aşık olma vakti. Öyle bir tılsım var ki Defne'de yaklaşanın etkilenmemesi mümkün değil. Önce Ömer kendini buldu onda, Sinan Defne'ye aşık olduğu ya da öyle sandığı dönemde büyüdü. Demek şimdi de Pamir'in sırası, e buyursun gelsin madem. Serseri bir tatlılığı var zaten, iş ortasında Defne'nin kıyafetinden, parfümünden konuşması, bunlar hep detay işte, akla ufaktan girme çabaları. Güzel şeyler mi dedi o? Defne mi dedi? Pek de gençti be okuyup master falan yapıp CEO olmuştu, yazık olacak çocuğa.
Kıskanan Ömer'i milyonlarca kez özlemişim. Defne'nin adını ne kadar serseri olduğunu bildiği kuzeni Pamir'in ağzından duyunca kıskançlıktan kudurup ellerini ovuşturan Ömer'i izlerken zevkten dört köşe olanlar beri gelsin, sarılıcaz. Çağırın, çağırın, gelsin tabii lojistik müdürü. Ben bu “Konum at,” diyen patronu da bir yerlerden hatırlıyorum, aman neyse... Ağlamıyorum be, ne ağlıycam; gözüme kıymık battı. Ama ters giden bir şey var adam aşk itirafına falan gelmemiş, bayağı bayağı kovarım seni falan diyor onu da sonradan öğreniyorum, Sir Marden'in cesaretlendirme metoduymuş meğer. Arada da İso'ya bir bakış attı ama hayırlısı bakalım. Bize verilen ufacık da bir mesaj var aslında ki eminim %99'unuz farketmişsinizdir. Esra’nın anneannesinin "Eve girmedi," deyişine karşılık "Bir gün girer," demesi. Pamir daha yeni başlıyor. Cillobistan baş konsolosluğu elden gidiyor Ömer koooş.