Geçen bölüm özetini yazarken demiştim ki: ’20 bölümdür sizlerleyiz, bizim de bazı şeyleri öğrenmeye hakkımız yok mu? Hak mı reva mı ey senaristler!’ Sanırım duymuşlar. Ya da benim şom ağzım devreye girmiş, ben şomlukta bir dünya markası haline gelmişim, bilemiyorum. Tak tak tak! Üç tak’ta öğrendik Ali’nin Mertoğlu olmadığını. O kadar alışmışız ki klişelere. Ben bekledim. O DNA raporu başka birisininkiyle karışır. Sevilay DNA testi yapıldığını öğrenir karşı çıkar ve daha bir sürü klişe beynimi kemirdi. Olmadı. Levent Bey bir göründü, öğrendik ki Elif’in telefon görüşmesi onunlaymış. İki göründü, Ahmet’le ortak oldu, Sevilay’a dönmeye karar verdiğini açıkladı. Üç göründü, DNA raporu! Anladık ki Ali onun oğluymuş. Şimdi bir yanımız alabildiğine gelincik tarlası, bir yanımız güneşini yitiren boynu bükük günebakanlar. AlSel aşkının önünde bir engel kalmaması adına seviniyorum. Gelinciklerin o kırmızı, narin çiçekleri fısıldıyor ki: Onlar için her şey güzel olacak belki yakında değil ama bir zaman. Günebakanlar tüm heybetiyle diyor ki: Kim verecek hesabını? Aliş’in yaralarının hesabını kim verecek? O deniz kenarında ‘‘Beni neden sevmiyor?’’ diye hüngür şakırt ağlayan çocuğun hesabını kim verecek? Nasıl verecek? Buraya daha sonra döneceğim biraz AlSel yapalım.