Elif, ne Yiğit ve Emir’in zafer kupası ne de Kübra’nın intikam aracı. Sürekli küçük bir bebek üzerinden sürdürüyorlar çekişmelerini… Emir ve Yiğit aralarında çekiştiriyorlar Elif’i, onun üzerinden restleşiyorlar. Kübra desen, bir ödül oyununa çevirdi Elif’i. Kim canını sıkarsa Elif’le cezalandırıyor, kim onu mutlu ederse Elif’le ödüllendiriyor. Evladını seviyordur, buna şüphem yok ama artık bir intikam aracı olarak görmekten vaz mı geçse? Zamanında Yiğit’i elinde tutmak için, yanına almak için bir kozdu Elif. Şimdi de Yiğit’i cezalandırmak için bir araç… Yapmasın artık… Kübra yapmasın ama Emir ve Yiğit de yapmasın. Yiğit’in kızını ne kadar derinden sevdiğini biliyoruz, gerçekten çok seviyor ama yaşadığı hayat küçük bir bebeğe göre mi gerçekten? Kızını yanına ilk aldığında bir nebze olsun yolundaydı her şey ama artık Yiğit’in eline bulaşan kan var. Elif, Yiğit’in yanında ne kadar güvende olabilir? Bir gün nezarethanede, diğer gün evi taranıyor, başka bir gün dostunun göğsüne bir silah dayıyor… Emir de seviyor Elif’i ama hangi vicdan ve hukuktan bahsediyor? Yiğit, bir kan testiyle her şeyi halledebilecekken “Bir daha Elif’in yanına yaklaşmayacaksın,” ne demek? Olabilir mi böyle bir şey? Bunun neresi hukuk, neresi vicdan? Bu üçlü arasında, küçücük bir bebek üzerinden yürütülen savaş can sıkıcı bir hal almaya başladı. Ve en acısı şu ki; üçü de haksız.