*Kıskanan Ömer Bey'ler
Ps: En bir bayıldığım
Herkes iğneden korkarken, Ömer gayet oturdu aşısını oldu. Ama Ömer'e yaptıkları aşı, grip aşısı değildi, farklı bir aşıydı. Hatta yan etkisi de kıskançlıktı. Ve ne zaman ki karizmatik Doktor Selim, Defne'ye "Defne'm" diye hitap etti, o zaman Ömer iğnenin etkisini hissetti. Selim, Defne'm demekte ısrarcı davranınca da, bir de o saçları tutam tutam tutup ellediğinde, Ömer'in vücudunda iğne batırılmadık yer kalmadı. Adam diyor, Defne'm diyor, Ömer'in Defne'sine diyor, ay ben iptal. Sen diyor, ne güzel diyor, olmuşsun diyor, ay ben vefat. Kıvırcık diyor kıvırcık!! Yahu Ömer'in zaten içinde yara. Sanırsın ki, saçlarını boyatmış Defne, alt tarafı sabah evden düzleştirip çıkmış daktırcığım, bu trip niye? Daktır Selim, Ömer'in bir senede bin adımda çıkabildiği tüm basamakları bir adımda şak diye çıktı. "Bence bir konuş önce istersen şey yapmadan..." Hahahah. Sinan "Defne'm mi dedi o, 'm' mi çıktı son harf?" derken tam da bi olmaması gereken arkadaş tipi, resmen veriyor gazı. Ekrana o an dalıp, "Susar mısın gerizekağlığğğ, Ömer İplikçi kıskanıyor şu an," demek istedim Sinan'a, ya Ömer'im İplikçi'm senin kıskanmalarını yerim. Ay o ne bakışlar, o ne “yok artık bu gerçek olamaz di mi” haller. Sana, Defne’nin eski İZleri olduğunu öğrendiğinde dumur olmalar yakışır. Sana sinirlenmeler yakışır. Ömer’in içinde ki bastırılmış maço erkek tiplemesine bayılıyorum. Keşke biraz daha gün yüzüne çıksa ama dozaj kaçmadan!
Depar alan Selim durmuyor, Ömer'in yanında Ömer'in Defne'sine koşuyor. Biz diyor, çocukluk aşkı diyor, inanılmaz bir sevgiliydik diyor, bu bir işaret diyor, görüşelim diyor, bir de diyor, yetişkin zamanlarımızda deneyelim diyor. Yok yok ben değil Defne vefat. O öksürük krizi hiç iyi değildi. Allahtan, daktırcığım, "Defne'm öksürüklerin hiç iyi değil, gel bir sırtını dinleyeyim," demedi. Ya deseydi? Asıl o zaman Ömer vefat.. Sırıtarak izleyen Sinan mıyım, bakmaya dayanamayan Sinan mıyım karar veremedim şu an, galiba her ikisinden de birazım. Koskoca üç tarafı camlarla çevrili odada, bekledim ki Ömer, Selim'i yakasından tuttuğu gibi, bir zamanlar yine bir kıskançlık vakası sonucu Defne'sine düzenlettiği showrooma fırlatsın. Fırlatmadı...
Duydunuz mu? Defne, çocukluğundan bahsederken "eniktik" dedi, bölümü 133 kere izledim de sonrasını ancak duyabildim. Yoksa ben her enikte gülme krizine girip olaydan kopuyordum. Yalnız benim çocukluk salaklığım olmadı hiç, istemekte geç kalmamışımdır umarım, Defne'ye pek bir özendim. "E siz bi deneyin o zaman, yetişkin zamanlarınızda..." Ahahahah. Tribe girmenin en cool haliyle karşımızda bir Ömer İplikçi var şu an, ahahahaha dayanamıyorum biraz gülücem. Defne sözlendiğini açıkladı, ben şok. Defne, sözlüm Ömer diyemedi, onca insanın içinde anlıyorum. "Bakın şimdi bu eniklikten kalma salaklığım olan daktır Selim inanılmaz, efsane aşkım olduğunu iddaa ediyor şu an, aynı zamanda daktır kendileri daktır, ben de Ömer İplikçi ilen sözlendim. Sizin buzlar prensiniz de beni kıskanıyor şu an, beniii beniii Defne'siniii, tüm şirketin önünde adam yıpır yıpır yıprandı," diyemezdi tabii. Yalnız Defne'ye tren demek ne mana daktırcığım anlatsana biraz. Ya hahahahaha. O kadar çok ihtiyacım varmış ki bu sahneye, böyle bir sahneye. Keşke Derya falan gelip "Defne'ciiiim Selim de çok bi yakışıklıymış, numarasını bana ateşlesene, " falan deseydi Ömer'in yanında. Ya da olmadı, Defne'nin sağlık sigortası doğrudan Selim mi olsa, arada gelip Defne'yi muayene mi etse ben bu kıskanç serseri serbest Ömer İplikçi'yi çok sevdim de. Bu arada, Zeynep en son evleniyordu, karizmatik daktırı hayırlı kısmet sandı da, nişanlısını şutladı zaar, o içine düşmeler nedendi?
-Sen benim sevgilimsin Defne
-Biliyorum ve çok mutluyum.
Gene bir durum tespiti ile karşı karşıyayız. Defne de Ömer de konudan eminse dağılabiliriz. Ya kız işi biliyor, Ömer orada daha, "Defne sen hayırdır?" diyecekti, kız mutluyumu sıkıştırınca araya, uçtu gitti her şey. Çakkaaal Defne seniii. Kıskanıldığını anlayan Defne, gel öpücem, yalnız adamın suratına suratına morardığını söylemek de ne bileyim biraz şey oldu. "Çok mu kıskandın, ne kadar kıskandın?" Ah Ömer'im İplikçi'm, kız demek istiyor ki aslında, "Aç o kaslı kollarını şöyle kocaman, sırtına kadar uzat da, ben bir anlayayım ne kadar kıskandığını..." Şu an yaş seviyemiz en fazla ilkokul iki. Ömer de diyor ki, "Bak beni tahrik ediyorsun ama..." N’apcaktı, Selim'i camdan aşağı mı atacaktı, meraktan ölebilirim. Unutmadık Ömer İplikçi, ne Yasemin'i, ne Feryal'i ne İz'i. Tabii ki tadını çıkaracağız, yani şey Defne çıkaracak, tadını. Kız ne bilsin Sinan yanaklarını sıktığında sabahlara kadar, ki Defne’nin iki saatlik asistan fantezisi son bulmuştu yoksa Defne koca plazanın camlarını silmek zorunda kalabilirdi. Yani Defne bence de sen Ömer’i tahrik etme, rikisli. Defne, Ömer'i bir sağ yanaktan bir sol yanaktan bebek seviyormuş gibi öptü, bir de üstüne "Ne güzel kıskanırmış sevgilisini," dedi ya, heh o sırada ben yokum arkadaşlar. Ömer İplikçi sen bu hallere düşecek adam mıydın? Ancak "Defne" dersin kalırsın öyle. Devam et kız Defne, durma, sana Ömer'i utandırmalar yakışır böyle tatliş tatliş.
*Geliyoooor gönlümün İplikçi'leri !
Allah'ım İplikçi'ler geliyor mu dedi Sinan? Dayanamıyorum ki, dayanamıyorum. Bu mükemmel haller karşısında, dünyanın en mantıksız tepkisini veriyorum ben, o da şu; "yaaağğ ne dediiğğğğ" Evet evet İplikçi'ler dedi canına yandığım. Durun baştan alayım; Fikret, Ömer'i aradı bir şekil Yasemin'lere davet edildi, Defne'ninde panik olan tarafları devreye girdi "İyiyim" diyen ölmek üzere Defne yapmışlar. Gerilmiyorum ama, gerilmiycem. Açılın, İplikçi'ler geldi.
"Anlatın bakalım nasıl oldu evlilik işi?" Sinaaağnn, napıyosun sen? İşte Kiralık Aşk, Neriman falan filan, sanki bilmiyorsun. Şaka bir yana, Sinan aslında neyin ne olduğunu ilk kez öğrendi. O yüzden Sinan, gerçekten de bu kadar ağır bir şey beklemiyordu. Defne'nin hikayeye başladığı yerden, her anlatmak için seçtiği an, bana bas bas, Defne'nin Ömer'i gerçekten tanıdığını ve birbirlerine açılmadıkları anlarda, sonradan aslında neyin kendisine özel olduğunu anladığını, bağırıyordu.
Kiralık Aşk'ın her sahnesi mıh gibi aklımıza kazındığı için, ilk flashbacklerde izlerken o anın büyüsünden yakalayamadığım ama tekrar izlerken farkettiğim ve çok hoşuma giden bir detay oldu. O sahnelere geri dönüş, yalnızca Defne'nin gözündendi. Mesela, Manu'daki öpüşme sahnelerinde, onları gören Neriman karesi olmadı, çünkü o an Defne de Neriman'ın onları izlediğini görmedi. Bu ince düşünce için kurgunuza sağlık Aykut Yıldırım Bey.
Ömer İplikçi'nin hiç tanımadığı bir kızı öpüşmek için kendisine çekip, deliler gibi öpmesi..
Her şeyden ve başlarına geleceklerden habersiz, Defne'nin asistanlıktaki ilk gününde, Ömer'le karşılaştığı o an.. Şaşkın bakışlar..
İki günlük(mecazen değil) asistanı, ayağını burktuğu için, onu kucağında taşıması..
Peri kızı Defne ile Ömer'in, ilk dansı ve akıllarımıza raptiye ile sabitlenen "Rüzgar geliyor" repliği..
"Bacala" ile sonlanan, sonsuz aşklarının ilk yıldızı yüzüğün, Defne'nin parmaklarıyla ilk buluştuğu an..
Ayakların yere basmaması, rüzgara kapılmak, uçmak, havalanmak.. Aşkla gelen o pırıltı, heyecan diye bir çift ayakkabıyla aşkı anlatan Ömer İplikçi'nin, aşkın insanı nasıl değiştirdiğini farketmeye başladığı an..
İlk sevgili oldukları an, dudaklarının ikinci kez birleşmesi..
Beyaz atlı prenslere yakışır bir şekilde, prensese evlilik teklifinin gerçekleştiği, o muzzam an..
Ve Defne'nin, sıkıntıları bitti zannedip, Ömer'e deliler gibi koşarak "Evet!" diye bağırmasıyla başlayıp, dudakların tekrar birleşmesiyle sonlanan o an..
Hangimiz dönüp dönüp tekrar izlemedik o sahneleri? Hangimiz sevmedik çılgınlar gibi?
Ve o merak edilen sahne, Defne'nin -sözde- yüklerinden sıyrılıp, dolu dolu seven, saçmalamayan bir Defne olarak Ömer'e, "Geldim," dediği o an.. Tam da anlattığı gibi, sözünü tutmuş Defne. "Evlenelim" diyenin, Defne oluşu, beni mutlu etti, şimdi her şey oturdu kafamda, teşekkürler bu geri dönüş için.
Defne'nin ilk iş gününde, Ömer'in ona bakışlarından direkt etkilenme sinyali alan Yasemin, bir Kiralık Aşk oyununa Yasemin'e olan o zamanlar aşk zannettiği hisler yüzünden dahil olan Sinan, ikinci bölümde "Aslı'yı hiç kucağına almadın ama," imasına, "Çünkü Aslı yanımda hiç ayağını burkmadı kardeşim," şeklinde Defne'ye olan hislerini örseleyen Ömer ve en başından beri kalbinde yeşertip filizlendirdiği aşkla, zaman içinde girmediği cendere, katlanmadığı acı, söylemediği yalan, almadığı tehdit kalmayan, her şeye rağmen sıyrılıp da yine de Ömer'e kavuşmanın bir yolunu arayan ve belki sonunda bulan Defne.. Dört kişi, yaşanan onca acı tatlı anıyı, dörtlü kombinasyonlarca yaşanmış kıskançlık krizlerini arkalarında bırakarak, aynı masada oturacak medeniyet seviyesindeler, yerim. Ömer genelde, aşk acısı çekerken, Sinan'ın kapısını çalıp, "Biz sevgiliydik, ayrıldık. Evlenecektik, ayrıldık," şeklinde, paylaşımlarda bulunduğu için, bu mutluluğu yaşaması gereken en önemli kişilerden birisidir Sinan, diye düşünüyorum ben. Hep birlikte mutlular, olsunlar artık. Bilinç altım oyunu artık herkesin bildiği yönünde algıladığı için, Yasemin "Engel neydi?" diye sorduğunda, bir kal geldi bana. Sanırım Defne'ye ve Sinan'a da. Sinan'ın öksürük krizine şüpheli gözlerle yaklaşan bir Ömer vardı o masada, ben bunu sezdim, altını çizeyim.