Cuma'larımızın tek sahibi, daimi sahibi Kiralık Aşk'ın çok kıymetli seyircileri, Ekranella'nın çok kıymetli okuyucuları; Kendimi, arabada "Nağbeeer?" diyen Defne'ye "İyiii..." diyen Ömer gibi çoook iyi hissediyorum. Çok sevgili total grubu izleyicisi, oyunculardan biri çıkıp da "ben bu hafta oynamayacağım" diyemezse, senarist "ben bu hafta yazmayacağım" diyemezse, sizler de "ben bu hafta izlemeyeceğim demeseniz keşke. Dizi bırakmak nedir, ben anlamıyorum. Başladığım diziyi bırakmışlığım yoktur benim, ben daha çok finalde "Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda" duygusallığını severim çünkü. Final kelimesini okuduğunuzda içiniz bir cız etti mi? Benim yazarken bile etti. Olmasın final falan kardeşim biz böyle iyiyiz, devam da etmeliyiz. Açık konuşmak gerekirse "Bu ne mana şimdi?" dediğim yerler oldu koskoca 39 bölümlük Kiralık Aşk'ta. Haddimi aşmayarak ve saygı çerçevesinden çıkmayarak da bunu beyan ettim her zaman ve Meriç Acemi'nin de yaptığı işin zorluğunu asla göz ardı etmedim. Sizler de etmeyin bence. Sonuçta ne yazsa, "Bu olmuş mu?" diyecek insanlar olacaktır, koskocaman bir kitlede, herkesi memnun etmek zor, kolay değil elbette. Herkese hitap etmek zor bazen, ama kendisine kocaman bir teşekkürü borç biliyorum, 9 hafta sonra yine, yeni, yeniden. En son 30. bölümde "Helal olsun!" dediğim, sevgili senaristimiz, bu bölüm üzerimizdeki tüm kasveti, tüm kaygıları dağıttı, özlediklerimizi ve görmeyi en çok hak ettiklerimizi armağan etti bizlere. Saklamalık, bağrımıza basmalık, sarıp sarıp tekrar izlemelik, harika bir iş çıkardı. Ve emeği geçen herkese, sonsuz teşekkür eder, haklarını teslim etmek isterim.
Ben kendi adıma yaz dizisi tadı almadım mesela, olmuş bir kış sezonu dizisi tadı aldım, hatta bakın böyle de olabilirmiş tadı aldım. Kış sezonunun en başarılı bölümüydü desem, yerindedir diye düşünüyorum. Buram buram romantik komediydi. Kiralık Aşk, dile geldi, "Ben burdayım," dedi. Geri dönmedi belki, zaten hiç gitmemişti. Birbirine kavuşmak için sabreden Defne ve Ömer'ler kadar, bizler de havada asılı kalmış ve sabretmiştik. 39 hafta beklemiştik, "Sevgilim" hitabını mesela. Aynı, Defne'den ikinci bir "Seni seviyorum" dile gelirken, Ömer'den gelecek bir "Seni seviyorum"u beklemeye devam ettiğimiz gibi. Hayat her zaman yolunda gitmek zorunda değildir, bazen bazı şeylere katlanmak zorundayızdır, fazlaca da katlandık. Bu yolculukta herkes benim kadar ya da bu yazıyı bekleyen ve şuanda okuyan sizler kadar sabırlı olmak zorunda değildir elbette. Ama unutmayalım ki, gemiyi en önce fareler terkeder. Ne kadar çok acı çekersek, o kadar çok mutlu oluruz'a inanan benden naçizane bir tavsiye, 17.bölümdeki Ömer Bey'lerden gelsin "Bence vazgeçme." Bizler, Ömer'in kışını atlattık, evet çok çetrefilli geçti ama mucizeler yaratan bu dizide, güzel günler, sevgili, sözlü, müstakbel nişanlı DefÖm'ler çok yakın! Temeli sağlam bir aşk hikayesi bu. Flashbacklere doyamadığımız, Defne'den dile gelen bu "Nerelerden nerelere" temalı, özet bölümde de gördük ki, "Sen misin ilacım, ben kalbinde bir kiracı, yerleşicem sımsıkı ben, aşk baş tacı..."
Cemre düştü, bahar geldi bahar! "Ömer beni sevdiği sürece, ben de onu seveceğim," "Sen git diyene kadar gitmeyeceğim," diyen, Defne, kendini Ömer'in kalbinde her ne kadar kiracı zannetse de, çoktan o kalbi ona mühürledi Ömer İplikçi. Sadri Usta'mın da dediği gibi, kalbin bir tane olduğu ve eşini aradığı gerçeklikte, Ömer eşini buldu. Bu büyüyü bozabilecek hiçbir şey yok aslında. Biz biliyoruz da Defne bilmiyor hala, farkedemiyor, kaybedeceğini sanıyor. Bilmiyor ki, Ömer'in aldığı risk, başına geleceğe bilmeden razı olma riski..
Girizgahı geçelim ve bölüme gelelim artık. Değişik bir yorumlama sistemine gideceğim kendim için, normalde DefÖm'lü girizgah yapar, ortalara diğer sahneleri ekler, sonra kapanışı DefÖm'le yapardım yine ama Defne ve Ömer'i yazımda bile ayırmaya kıyamadım. İyi okumalar:)