Lafı dolandırmayacağım aslında. En çok Ömer'i haklı buluyor ve en çok Ömer'e üzülüyorum. Çünkü, Defne'yi anlamak onu haklı bulmama yetmiyor artık. Defne de farkında aslında ne kadar kırdığının, ne kadar üzdüğünün ama dönmüyor girdiği yoldan. Ömer kadar ben de bekledim, derdinin ne olduğunu söylemesini.. Kitap okuduktan sonra söyler dedim, söylemedi. Arabadan inerken söyler dedim söylemedi. En kötü, eve gelip, abisiyle konuştuktan sonra Ömer'i arar söyler dedim, söylemedi. En çok Defne söylemedi. Bu Ömer'in kaçıncı derdini soruşu, hesaplamaya gücünüz yetiyor mu? Benim yetmiyor.. Defne, gurur yaparken, Ömer'in gururuyla oynuyor aslında, farkında değil. Üstelik Ömer buna takılmıyor bile. Defne yanlış yapıyor farkında ama yinede derdine derman olmaya çalışıyor. Müdahele etmesi gereken yeri çok iyi biliyor. Ömer İplikçi çok güzel seviyor be. Ben de aynısını yapardım. "Benim bilmemi istemiyor demek ki ortada kalmasına gönlüm razı değil ama yine de," Evet aynısını yapardım. Bir seçenek olarak, Defne'ye böyleyken böyle bak, öğrendim ben diye konu girişi yapabilirdi Ömer, ama bu da Defne'yi incitirdi. Çünkü Defne ısrarla, konunun önemsiz olduğunu vurguladı. Tepkilerimin en büyüğü işte bu yüzden Defne'ye. Çünkü benim gözümde, Defne'nin yaptığı gururla kompleks arasında bir yerde. Madem kredi çekemiyorsun, Ömer'den rica et, eşek gibi maaşın varmış ya, kredi ödeyeceğine Ömer'e ödersin parayı işte en güzel seçenek. Al sana mis gibi gurur budur işte. Benim sevdiğim insanın bir derdi olacak ve ben bunu ellerden duyacağım, oturur kırk yılın arızasını çıkartırım ben, o yüzden Ömer'e helal olsun, anlayışla karşılayabildi. Ben de anlamak istiyorum Defne'yi, olabilir, Defne söylemeyebilir, bunun doğru olduğuna inanmıştır ve bir şekilde Ömer dolaylı yoldan sorunu öğrenebilir, durumu dolaylı yoldan çözmeye kalkabilir. Çünkü hayat bu, herkesin yöntemi de kendine sonuçta.
Ben neye dayanamadım biliyor musunuz? Ömer, o evi İso'nun üzerine yapmanın en mantıklı çözüm olduğu gafletine kapıldı ve İso'ya güvendi. İso'yu ne kadar çok sevdiğimi bilirsiniz. Dosttur, candır İso ama demek ki Defne için daha dostmuş. Defne'ye geldi ve anlattı ya her şeyi, ben bittim. Çünkü bir Allah'ın kulu, Ömer'e bir haltı itiraf etmedi bugüne kadar. Ömer de kendisinden saklanılanları bilmeli o zaman. Ömer Defne'ye kızacaktıysa şimdi de Defne Ömer'e kızacak ama İso bu detayı önemsemedi, peki Ömer'in hiç mi dostu yokmuş? Keşke birileri de Ömer'e kıyamayıp anlatsaydı her şeyi. Muhallebiye yağlı kaşık sokmuşlar gibi kesildi işte içim. Mutlaka bu da bir yere bağlanacaktır ama keşke, Defne bunu Ömer'den öğrenseydi. İso gibi bir adam bu olanı, o rakı sofrasına gömmeliydi. Kardeş, kusura bakmayın o zaman ben Ömer'i arayayım, Defne'nin mevzularını da benden öğreniversin, bu kadar kolaydıysa olanlar. İso gitsin, Defne'yi "Anlat kiralık aşk meselesini," diye zorlasın şu saatten sonra. Çünkü Ömer'e saygı duymadılar. Üstelik, bir kere üç kağıt gibi gözüken ama asla öyle olmayan bir işe girdi adam, sevdiği için.. Sevdiğinin kızacağını bile bile ona yardım etmeyi seçti. Hangi durum eşitlenmesinden bahsediyorsunuz? Lütfen Ömer'e yapılanlarla bunu kıyaslamayın. Elbette, yeri gelince bir şeyler saklanabilirmiş bunu empati yapmış oldu Ömer, her zaman dürüst olamazmış insan bunu anlayacak ama eşitlik saymam bunu, sayamam. Şimdi eğer, Defne Ömer'e bu sebeple kızacak, carlayacaksa, alsın pılını pırtısını toplasın çıksın evden zaten 12 gün sonra çıkacaktı. Çünkü, Ömer'in birazcık bile bir suçu yok! İso'nun araba satmasını kabul edip onu kucaklayan Defne, Ömer'e gidip kocaman sarılmalıdır şu an. Benim baktığım yerden, olması gereken budur. Çünkü Defne, Ömer'le evlenecek ve Ömer'in parası var. Bu durumdan kaçılmaz ve yıl olmuş 2016, sınıf ayrımı diye bir mevzuya dalıp çıkamamazlık yapacak halde değiliz. Biliyoruz Defne, Ömer'le para için beraber değilsin, servet avcısı değilsin. Hatta en çok Ömer biliyor, döne döne biliyor. Nasıl bilmesin? Adamdan para istemek yerine düşmanına tasarım sattın da para kazandın yakın geçmişte, bu saatten sonra düşüneceği varsa da bu ihtimali düşünemez zaten.
520 BİN TELE arkadaşlar, 200 bin lira için neler neler yaşadık, ben Defne olsam bir hayatımda iyi ki Ömer var aydınlanması yaşayıp ağlarım en önce. Çünkü, Ömer için Defne söz konusu olduğunda maddi manevi hiçbir şeyin önemi yok zaten. Sırrı bilseydi de, o parayı da bir dakika düşünmeden öderdi zaten Ömer. Para mevzusu Ömer için alışılmadık bir konu değil, Defne bunu da kaçırıyor biraz. Annesi ve babasının ölümünden sonra, Ömer'in tercih ettiği hayat da şimdi sahip olduğu hayat değildi ki. Her derdini yalnız çözemez Defne, birlikte bir hayat paylaşacaklar. Ömer yalnızlığına Defne'sini alırken, sahip oldukları her şeyi ortak kıldı. Derya'nın "Kendine ev aldır, araba aldır," demeleri gibi bir şey yapmadı Ömer, ihtiyaç anında derman oldu sadece. "Kızı bir yemeğe bile çıkarmıyor cimri adam," diyenlere de en güzel yanıt oldu herhalde bu durum. Gördün mü Serdar, Ömer zenginmiş. Kiralık Aşk'ın en sevdiğim tarafı fikir ayrılıklarıyla beraber DefÖm çatısı altında buluşabilmek. Defne'yi de Ömer'i de severim ama DefÖm'e aşığım ben, herkesler gibi. Tam da bu noktada, Gallo'nun gider ayak attığı kazığa "Oha be!" değil, "Oh be!" dedim. Çünkü artık bu sır ortaya çıkmalı sevgili canlarım, benim kanaatime göre. Çünkü dayanamıyorum, çünkü yeter. Elbette ki, Ömer'in bunu mektupla öğrenmesinden yana değilim. Mektuba sevinmemin sebebi şu, gerilen Defne'ler belki icraata geçerler ve dile gelirler. Çünkü, o mektup yazıldı ve yollandıysa da Defne'nin ayağına kadar geldi durumu kurtarma şansı. Yani Ömer'in Defne'sinin, Ömer'e "Canım ev için çok teşekkürler de bak sana ne diyeceğim," demesi gereken yerdeyiz. Elbette demeyecektir de hayal kurmaktan vazgeçemiyorum işte, ben de böyle mantıklı bir insanım. Mektup olayının, tapu meselesine Defne'nin vereceği tepkiyi yumuşatacağını düşünüyorum, yani aklı varsa Defne'nin, sağlıklı tepkiler verir. Çünkü bu hikayede, Yasemin ve Deniz ve Şükrü Abi dışındaki herkesin Ömer'den bir ve birden fazla şey sakladıkları için zaten temkinli tepkiler vermesi gerekmekte ama gel gelelim işlerin hiç böyle yürüdüğünü görmedim. Yine de sadece mektupla alakası yok olayın, zaten evlenecekler ve Ömer "düğün hediyesi" olarak bile o evi alıp, Defne'ye hediye edebilirdi. O evi satın alması benim gözümde çok fazla normal yani. Ne yazık ki, Nihan'ın yemekte hayattaki ufak üç kağıtlar diye bahsettiği olayı biraz yanlış anladı işte, ne var? Ömer İplikçi'ler de yoldan şaşarlar, gidip semti satın almadığına şükretsin Defne mesela, çünkü Ömer'de o potansiyel var. Çünkü bu zenginlikle alakalı bir mesele değildir, aşktır, sevdadır, adamlıktır. Abisinin hayatını kurtarmak için, bir adamın hayatını mahvetmek amacıyla, onun asistanı olarak para karşılığı bir yola giren Defne de aynısını yapmıştır zamanında neticede. Defne, Ömer'e kızmasın diye durumu daha ne kadar uzatabilirim bilmiyorum. Ev satın alma olayı kavgaya dönüşürse, Defne'yle külahları fena değişeceğim.
Ama gel gelelim ana hikayeye, yani Ömer'in gün gelip de büyük sırrı öğreneceği ana.. "Sen ne anlattıysan onu yazdım," diyen Fikret'in, satırlarını "Defne, seni çok seviyor," diye bitirdiğini düşünüyorum. Çünkü Defne'nin gözüyle kaleme alınmış, ama bence o mektup Ömer'in eline geçmez. Çünkü amaç, Ömer'in her şeyi Fikret'ten öğrenmesi olsaydı, bu devirde mektup mu kaldı, mail atardı, whatsapptan yazardı falan filan. Ömer, mektubu okumayacak diye düşünsem de bir gün öğrenecek. Son zamanlarda popüler bir düşüncenin daha sesli dile gelişine tanık oluyorum, Ömer'in zaten her şeyi bildiğini düşünenler var. Ben buna katılmıyorum, eğer öyle olsaydı, Ömer, Defne'nin cendereden cendereye koşmasına izin vermezdi. Bu inandığımız aşkı yerle bir eden bir düşünce. "Her şeyinle ben ilgilenmek isterim tabii," deyip, "Bu seninle ilgili değil," cevabı almıştı Ömer. Bir şeyler sakladığı için kızmıştı Defne'ye ve "Beni sevip sevmediğine bir karar ver artık," diye tamamlamıştı konuşmasını. Şimdiyse, Defne'ye derdini sormaktan öteye gitti. "Evet" diye gelen Defne'yi sorgusuz sualsiz kabul etmişti Ömer, derdin neydi diye durmamıştı üzerinde, kendi deyimiyle de racon gereği alanına girmemişti Defne'nin. Şimdi bunun yanlış olduğunu biliyordu. Defne kendisiyle derdini paylaşmadığında da "Bu karşındakini nereye koyduğunu gösterir," vurgusuyla "Güvenmiyorum," diyerek kalkıp gittiği banktaki hatasını telafi etti aslında, Nihan'ı konuşturmaya çalışarak, derdi öğrendiğinde de kendince derman olarak işte. Kiralık Aşk sırrı hala aynı da Ömer İplikçi aynı Ömer İplikçi değil.
En başından beri, bir şeylerin döndüğünü hissediyor Ömer, zaten Defne en başından beri, engellerden bahsediyordu. Şu anda da hissetmekle kalmayıp, zaten Defne'nin kendisinden bir şey sakladığını biliyor. Ömer, buna rağmen, güvenmeyi seçerek kabul etti Defne'sini. Risk aldı aslında. "Benden nefret edersin, inandığın her şeyi alaşağı edecek bir şey bu," sözlerine rağmen, bugün Defne'yle beraber ve Defne'nin elini asla bırakmayacağına dair söz verdi üstelik. Hatta bazen yakalıyordur belki de bazı ufak şeyleri, Ömer'e dair ne biliyoruz ki? Yani, Ömer zaman içinde öyle bir evrildi ki, evren oyununu Defne'nin lehine öyle bir oynadı ki, Ömer'in ilk vereceği tepki ne olursa olsun, neticesi çok daha hafif atlatılacaktır. Hatta bugün öyle bir noktadayız ki, Defne iyi ki söylememiş bugüne kadar, Ömer'in yaşaması gereken şeyler varmış. Mesela, dedesiyle arasındaki ilişki de yaşayacağını düşündüğüm şeylerden biri. İso'yla rakı sofrasına oturması mesela, bunlar hep durumu yumuşatan ve yumuşatmaya devam edecek şeyler. Söz konusu Ömer ve Defne'sinin cenderesiyken, olaylara asla müdahil olmayan bir de Serdar'ımız var üstelik. Her şey onunla başlamışken mutlaka o da durumu yumuşatmak adına bir şeyler yapacaktır.