Oytun ise bu yaşanılanların onca yıl sonra neden ve kim tarafından ortaya çıkarıldığının şaşkınlığı ve geçmişteki kumar düşkünlüğünün pişmanlığı yüzünden ne yapacağını bilemez haldeydi. Çaresizce kabuğuna çekilen kaplumbağa gibi tehlikenin geçmesini bekliyordu. Olduğu yerde, sürekli filmi başa sararak "neden" diyordu, "ne eksiğim vardı da arkadaşımın arabasına da sahip olmak istedim" diye düşünmekten alıkoyamıyordu kendini. Tüm bu pişmanlıkların altında ezilmişti ve kendisini şu an olduğu kişi yapan geçmişinden utanıyordu. Bense herkesin keşke yaşanmasaydı dediği bu gerçeklerin ortaya çıkmasıyla Oytun'un kendini ve yaptıklarını sorgulayan halini seyretmekten çok memnundum. Şimdiye kadar gördüğüm Oytun'dan biraz farklı ve oldukça olgun bir karakter izlenimi verdi bana. Boşuna denmiyor tabii; beni öldürmeyen acı beni güçlendirir diye. Oytun'un durumu tam da bu işte. Bütün bu tatsızlıklar geride kaldığında Oytun artık daha farklı bir Oytun olacak. Tutkuları ve sevdiklerine zarar verebilecek kişisel hırslarının ayrımını yapabilecek bir farkındalığa erişecek. Her ne kadar, oynadıkları oyunda Kaan'ın kaybetmiş olması Oytun'u suçlu kılmasa da anlamsız bir hırsın insanın başına getirebilecekleri göreceli olarak kavrama imkanına sahip olması bu yaşananlardan çıkarılabilecek güzel bir ders oldu ona. Bu hafta çok yol kat eden Oytun bir aferini hak etti. Bu bilgelikle, o yatını alıp engin denizlere açılabilir bence artık. Güle güle.