Merhabalar sevgili Kiralık Aşkseverler, ben kendi adıma 43. bölümü çok sevdim. Kendi içinde hızlı ilerleyen bir bölümdü ama genel hikayede yavaş gittiğimizi düşünüyorum. Bir türlü sırası gelmeyen konularımız var, merakla beklenen, Kiralık Aşk oyunu dışında üstelik. Ömer ve dedesi, Türkan Teyze'm ve Hulusi Amca'mın ilişkisi, Ömer ve Defne'nin kız istemesi, sevgili gibi sevgili olmaları gereken, yemeğe çıkan, sinemaya giden en olmadı gezen Defne ve Ömer, mesela film izleseler, şarkı söyleseler.. Defne'nin doğum günü olsa keşke. Dolu dolu romantik komedi ilerlesin bir yandan istiyorum, herkesler bunu istiyor. Bizler bunları sabırsızlıkla bekliyoruz işte.
43. bölüm için, Ömer ve Defne sahnesi az oldu diye serzenişlerde bulunanlar oldu, ben buna katılmıyorum. Zira gözüm gönlüm doymadı elbette ki, ama az da bulmadım sahnelerini. Yalnız beni tatmin etmeyen şu, Defne ve Ömer dolu dolu yaşamıyorlar aşklarını. Hatta, aşk yaşamaya vakit bulamıyor gibiler daha çok. Emekliliklerine mi saklıyoruz romantik günleri? Birbirini çok seven iki insan görüyorum, günlerden bir gün yine Ömer'in sıkıntısında Ömer'e hayat arkadaşı olduğunu gösteren Defne görüyorum. Ama öpüşüp koklaşmaya fırsat bulamayan Defne ve Ömer'le aynı kadrajda. Türkan Teyze'm, Defo'ciğimin anneannesi, bugün gelmedi ya hikayemizin ortasına, bu kısmı anlamakta zorluk çekiyorum. En başından başlarsak eğer, Defne çoğu kez dışarıda kalabildi. “Biliyosun anneannem,” ne demek? Ne demek "Nihan beni almadan gitmez." Tüm suçu Nihan'a yüklemek ne kadar akıl kârı Defne sence? "Abim.." diyorsun Ömer'in karşısında ama eğer başka abin yoksa, abin çok açık bir şekilde, "Kız yalnız kalsın sevgilisiyle" imasında bulundu. Akşamın kör vakti, seni Ömer'e göndermeye razıydı, aynı abin dağ evinden tut da, 15 gün Ömer'de kalmana bile razı gelip, "Bize de bekleriz," diyordu, sen onları evlerine uğurlarken. Yani kısacası, yüzük takılmış, vuslata zaten erilmiş, bazı yollar katedilmiş. Şimdi bu cinsel gerilim ne mana?
Kaçan Defne'den ve kovalayan Ömer'den sıkıldım. Ya sevişin ya da sevişmeli imalarda bulunmayın artık. Bakın beni öpüşmeniz yormadan, öpüşememeniz yoruyor. Çalan telefonlar, odaya dalan insanlar, çıkan sorunlar.. Azalarak da değil, kökünden kurutularak bitmesini istiyorum bu sahnelerin. Eğer siz öpüşmek üzere, birbirinize yaklaşırsanız ben, "Bu da mı gol değil?" demek zorunda kalıyorum. Kaldı ki, sevişme sahnesi dediğimiz şeyi, sabah aynı yatakta uyanan bir çiftle ya da kayan kameralarla dahi anlayabiliriz. Sıkıntılı bir şirketimiz ve şirket ilişkilerimizin gerilimine, fazlaca kötü insanımızın buhranı da eklenince, üzerine eklenen cinsellik gerilimi, iç bayıyor. Bunlar artık seviştiler o yüzden ben Ömer'in yürümelerini gayet yerinde buluyorum ama Defne'nin kaçışlarına bir anlam veremiyorum. Sevgililer, aynı evde kalabiliyorlar da neden bir ileri on beş geri gidiyoruz? Gitmeyelim. Bu bir romantik komedi, Defne'nin heyecanlarına, utangaç hallerine güldük bitti, tekrarlamayalım. İlk bölümlerden, önceki zamanlardan hatta bir önceki bölümden bile artımız olması gerekmiyor mu ilişkilerinde?
43 hafta sonra, hikayemizin başlangıç noktası olan Serdar'la Defne arasında duygusal bir sahneyle başladık. Serdar yaşıyormuş öncelikle buna çok sevindim, benden sakladığınız kötü bir şey var sanmaya başlayacaktım. Üstelik, Nihan'la da boşanmamışlar, gayet iyiler, çok şükür. Defne'nin yüzük sarhoşu pardon, aşk sarhoşu bir şekilde eve gelir gelmez, Serdar'a yüzüğünü belli etmeye çalışmaları ve Serdar'ın bunu ısrarla anlamaması beni benden aldı. "Yüzükler falan, taktınız ha?" Yani demek istiyor ki, "Oh oh, kendi aranızda söz nişan, çok şükür kurtulduk çeyrek altından falan. Boşuna nişanı kız tarafı yapıyor diye anam ağladı haftalardır, kahveden çıkamıyordum. Neyse, iyi oldu birikim yapmış oldum," ahahahah. Ertesi gün gördüğümüz Defne'nin atarlı uyanışlarına kadar özleyeceğini söyleyen Serdar'ın bu cümlesini, o anın duygusallığına veriyorum. Bence tüm o atar gider, Ömer'le birlikte uyanamadığı için. Bu kıza, Fiko'dan sonra gelenler geldi zaten, Defne'nin tatlı uyanışlarına çok şahit olduk çünkü, bu tatlılıklar da sanırım Ömer'i tanıdıktan sonrasıydı.