--Aradan iki sene daha geçiyor. Yıl olmuş 2008. Ne ağlattın be Neriman İplikçi! Nergis Kumbasar'ın beni böyle ikinci ağlatışı oluyor bu. Yellozlar gelip geçici, forever Neriman İplikçi diye ayakta alkışladım ağlamaya ara verip. İlk bölümde, Sinan, Ömer'in yengesini çok sevdiğini söylemişti, evet Ömer çok seviyordu yengesini hatta zaman zaman nedenini anlayamıyordum. Açıkçası Neriman'ın da Ömer'i bu kadar çok sevdiğini düşünmüyordum. "Sen benim doğurmadığım oğlumsun," sanırım benim için geceye damgasını vuran cümle buydu.
Herkese sırtını dönen Ömer'i sık sık ziyaret ediyor, hiç boş bırakmıyor, ona yemekler yapıp götürüyor. Yine birinci bölümde Ömer'in ettiği "Bende çok hakkın var yenge," sözünün nerden geldiğini çok iyi anladık. Şimdi ben sana "Helal olsun Neriman İplikçi!" demek istiyorum ama, bir köşk için yeğeninin duygularını göz ardı eden kadın da sensin. Ama sen ki, kendi doğurduğun kızına da Kiralık Aşk tuttun, ne diyeceğimi şaşırttın Neriman İplikçi. En büyük belirsizliğim oldun. Ama parmağından tek taşını çıkartıp vermek, sana çok yakıştı. "İyi olmak" ne güzel durdu üzerinde, bilemezsin.
--İkisi de tasarımcı olmak istiyordu. Fakat birisi hayallerinden vazgeçmek zorunda kalmış, garsonluk yapacağı ve ileride mucizesiyle karşılacağı kafeye gidiyordu. Diğeri de planlarını gerçekleştirmek üzere Milano'ya. Ömer ve Ömer'in Defne'si. Defne o minibüse farkında olmadan Ömer'in Defne'si olmak üzere biniyor. O gün ikisi de, birbirlerinden ve onları bekleyen gelecekten habersiz, tekrar yolları kesişmek üzere ayrılıyorlar o duraktan.
O gün o durakta birbirlerini tanımasalarda, genç çocuk annesinin nasihatı üzerine "her zaman iyi ve adaletli bir beyefendi" bir olarak dönecek gittiği yerden, mükemmel bir adam olarak, Türkiye'nin en iyi ayakkabı tasarımcısı olmak üzere dönecek, hayallerinde tasarımcılık olan kıza muhteşem bir eğitmenlik yapacak, kız da hayallerine kavuşacak ve kız sadece iyi olduğu için değil, bu kadar adaletli olduğu için de çok sevecek bu adamı.