--Yasemin sanırım yılların en değiştirdiği insan oluvermiş:) "Burada kadınlarla sadece ben böyle konuşabilirim!" Hahahah alemsin Koray alem. Defne bizi ağlatıyordu, sonra sen çıktın ve gözlerimiz yaşlı kahkahalar atmaya başladık. "Tövbe Tanrı'ma" ahahaha "Biraz ilginç birisisin sen herhalde" izlerken karnıma ağrılar girdi. Her repliğin komik. Tek tek yazamam kii:) O mimikler neydi öyle Onur Büyüktopçu, anlatsana biraz, efsanesin. Ve hayretler içindeyim; Yasemin'in hayatını değiştiren mucize de Koray'mış. Ona güzellik taktikleri verdiğinde resmen kendi bacağına sıktı Koray. Çünkü yıllar sonra biricik best friend forever'i Neriman'la beraber, Yasemin'in güzelliğini alt etmeye çalışacaklarını hepimiz gördük. En tatlı düşmanını kendi yetiştirmiş Koray.
"Sen çok önemli bir insansın, kendini önemse," diyerek, özgüveni tavan bir Yaso yaratıyordu Koray. Yukarıdaki ekte yıllar içinde Yasemin değişimleri mevcuttur :) Zamanla sertleşen, sevgiden yoksunlaşan yine de aşkı arayan bir Yasemin görüyoruz, Deniz Tranba'ya güvenerek hayatının hatasını yapacak ve bu süreçte kötü biri olacağını bildiğimiz bir Yasemin. Yalnız Yasemin aşkı ararken, aynı mekanda Sinan'ın da Sude ile olması, satır arasından gösterilen bir detaydı. Koray'ın "İnşallah bir daha karşıma çıkmaz bu kadın," demesine koptum. İnşallah canım ya, hayat.
--Yıl oluyor 2006. Ömer annesini kaybettikten sonra, en azından sadece babası olsun bundan sonra kendisi için yetinirdi elbette ama babasını da kaybediyor. Bu sefer de darbe hayattan geliyor yani.
(Bu adam şimdi hayatını nasıl birilerine güvenmek üzerine kursun ki? Üstelik annesinin hastalığında, en büyük teselliyi, sokakta hiç tanımadığı bir kızdan görmüşken, kız onu hayatı boyunca aklından çıkarmayacağı anka kuşuyla ödüllendirmişken, etrafındakilere nasıl gözü kapalı inansın? Şimdi Ömer'in Defne'ye olan davranışları çok net işte kafamda. Güvenmeyi çok istese de, geçmişi buna engel. Ve evet "güvenmiyorum" deyip terketmekte haklıydı, güvendiğinde çok yaralanmış çünkü. Güvenebilmesi için, Defne'nin gerçekten bir şey yapması gerekirdi. O dağ evi onun neden mabedi çok iyi anladık. O evde Defne tarafından terkedildiğinde kırılan güvenine rağmen vazgeçmedi ama çizim meselesinde yine kırılmadı mı? Ve yine vazgeçmiyor işte. Adam gerçekten güvenmek istiyor. Hayat onu zaten pek mutlu etmemiş, ama mutlu olmayı fazlasıyla hakediyor. Mutlu olması da Defne'ye bağlı. Seninle kurduğum empati gücüm şu an göklerde Ömer İplikçi.)
Ne amcasıyla, ne yengesiyle ne de dedesiyle görüşüyor o dönemde. Sadece Sinan var onun için. Ve Hulusi İplikçi'nin ricasıyla, Sadri Usta gidiyor Ömer'i buluyor bir duvarın karşısında, graffiti yaparken "Senin torunun benim torunumdur," diyor Hulisi Dede'ye ve Ömer'den kendisine çıraklık yapmasını istiyor. Görevi Ömer'i kollamak, ona sahip çıkmak. Ama kaybetmekten korkuyor Ömer, Sadri Usta da ona fırsatın kazanmak olduğunu ve kazanmayı öğreneceklerini söylüyor.
Kabul ediyor Ömer. Dükkanda yatıp kalkacağını söylüyor ve ustasının yanında başlıyor çıraklığa. Dışarıdan onun yalnız olduğunu düşünseler de o "Kafamdaki soruların cevaplarını arıyorum," şeklinde yorumluyor bu durumu ve aptalların yalnızlık çektiğini düşündüğüne inanıyor. Onun en iyi arkadaşı, Sabahattin Ali oluyor işte. Ömer'in şans sandığı ama kendisine uzaktan göz olabilmek için kasıtlı düzenlenmiş ilk oyunu, Sadri Usta'yla tanışıklığıymış.