*Hasta adamın, afedersin literally kıçı kırılmış adamın evine gidip mangal yaptınız ya helal olsun oburlar. Ben orda içeride yatıcam, hayatta birçok insandan daha çok sevdiğim şeyi yapacaklar: MANGAL. Vallahi koltuk değneklerimle kırık totomla gelir ortama bombe gibi düşerim. O etleri size yedirmem oğlum. Fakir ruhlu zenginler.

Neriman şükürler olsun Defne ve Ömer arasında neler oluyor öğrenmeye çalıştı ama aklı yine Sude ve Sinan arasındaki çekime gitti, kafası karıştı. Bir öğrense evlenmek üzere olduklarını, neler olur acaba. 200 bin liranın baskısını yapar mı, Defne’ye yine gideceksin evlendikten sonra der mi? Şu iş çok sürüncemede, elden ele bir çözüm iletelim lütfen.

*Tontonumun yanağı şişmişti, şimdi de içi şişti. Gelinim Olur Musun Semra Hanım vardı hatırlar mısınız? Oğluna "sen aşık olunca ben söylerim sana,’’ diyordu. Alp’inki de o misal. Sinan’ın kafasını karıştırdı, güzel de oldu. Sude habisi de alsın Sinan’ı da kurtulalım derdinden tasasından. Aman be bana ne psikolojisi mi bozulmuş ne olmuş. Yeter ki bir gece vakti Sinan’ı eli ayağı doğranmış şekilde küvette bulmayalım da, çocuğu kriminallerden toplamayalım parça parça o bana yeter. Hem şöyle güzel güzel Defne’ye içi rahat ederek yardım etsin Sinan, köstek de olmasın. Daha önce yaptığı gibi Ömer’e gerçeği söylerken elleşmesin, bir salsın yani kendini de Defne’yi de. Aferin Alp, bazen böyle bir sarsmak lazım. Ha ben anlamadım Sinan hayatının hangi noktasında neden ve nasıl Sude’den hoşlanmış o ayrı da, neyse.

*Ah Ömer ah, gönül isterdi ki evlenmeye karar verdiğinizi söylediğinde herkes kalkıp halay çeksin. Ahey ahey eşliğinde pullu mendillerle kutlayalım. Ama Sinan’ın şişik yanağı daha da şişti, Necmi’nin bıyığı düştü derken iyice tadı kaçtı. Sinan eskiden olsa Defne elden gidiyor diye mahsülü yanmış köylü gibi yere çömer ağlardı, şimdi arkadaşına üzülüyor. Vicdan yaptılar, Defne’nin oyununda parmakları, bırakın parmağı elleri kolları var diye üzüldüler. Üzülün tabii. Kızı bu oyunun içine siz sürüklediniz. Keşke Defne’ye hiç danışmadan tak diye söyleselerdi Ömer’e. Belki Defne’nin zamanında sürekli Ömer’le en yakın olduğu anlarda kaçması, evlilik teklifini bile hemen kabul etmemesi üzerine Ömer bir düşünürdü. Belki para peşinde olsa, zaten ilk geldiği ay nikahı basmıştık biz derdi. Belki bu oyunun gerçeğe dönüştüğünü Defne’nin gözlerinde zaten kanıtlarıyla görmüş biri olarak affederdi Defne’yi. Şimdi Defne yok sen söyleme yok icazet bilmem ne diye durdurdu bizimkileri. İş mi? Değil. Ayrıca icazet mi, terbyni taknr msn küfr ettn glba bna :/

*Evet konuşucam, öyle sinip kalmicam. Kaldın ya la…Oracıkta dondun kaldın be kızcağızım. Hayır daha da kötüsü, muhtemelen konuşmayacaktın da. Yine hebele hübele lafı eveleyip geveleyip duracaktın. Sen orda kapının önünde otururken Ömer’i görüyoruz, beyninde bin tane ayrı ayrı Defne sekmesi açıldı adamın. İtiraf edelim, her ilişkinin bir ‘daha çok seveni’ vardır. Bu ilişkide de o kişi Ömer, acısından belli. Beyninde Defne’nin sesi, hayali çalkalanıp duruyor. Her defasında alttan aldı, sabretti ama olmuyor işte. Bu emeği evdeki tabloya verse cana gelirdi. Allah’a mı yönelsen ne yapsan bilemedim ki. Gönderiyorum sana bir 5 VKT NMZ tişörtü.

Sonunda Şükrü de çözüldü zaten. Adam iki poğaçayla ancak doyacak bir de Defne’yle paylaştı. Onun kederi yetmezken bir de Ömer&Defne derdi oturdu içine. Senin oğlun gibi sevdiğin, hem de saygı duyduğun Ömer’ine neler ettiler Şükrü abi. Sen öööyle çikolata sosuna bak dur "ben bunlarla bir şeyler yaparım ki’’ diye.

*Siz iyisi mi doluşun gidin arabaya. Bak hem kolay sığışırmışsınız, kürdan gibiymişsiniz. Yahu yediniz evi yediniz be kardeşim. Şimdi de evde ne buldularsa götürüyorlar. Koray ev yıkarsın ev.

Bu hastalığın Alp’e zarar kalemleri: bir kalça, sayısız çay-kahve, mangal itemları, meyve ve sebze stoklarında erime, kavanoz kavanoz salça, belki çantaya atılmış sabun ve diş macunları, PSİKOLOJİK YIKIM.