“Allah’ın cezası” levelından “Allah’ın lütfusun” levelına atlayan Zülfikar’a hepiniz hoşgeldiniz Poyraz Karayel’ci! O göz kırpıklarını, “Güzel miyim ben muhtar?” sorusuna “Değil misin?” lerini, sonracığıma “Sen beni kıskandın mı?” sorusunu “Ne kıskancam bee!” diye yanıtladıktan ve telefonu kapattıktan sonraki yandan gülüşünü, katarım bohçama, Alsancak’ın orta yerinde göbecikler atarım vallaha! Gülmeyin! Ya da gülün ya! Ne dedi Poyraz Ağğbiğğ: “Gerçek deliler bir gün itibar görecek!” Buraya bir kaslı kol emojisi. Kıskanç Zülfikar, koskoca bir tırlak Meltem’i aldı efendim getirdi liseli kız boyutuna. O işveler, o cilveler bilemiyorum yani Meltem’ciğim Karayel. Bir de Zülfikar’ın Meltem’i belinden şöyle bir tutup çevirttirmesi vardı ki!! Başka bir yerde izlesem ya da başkaları oynasa o sahneyi, yemin ediyorum basardım kahkahayı, o ne la öyle, pazar arabası gibi attı tuttu, çevirdi, bir şeyler yaptı kızı diye. Ve fekat, Celil Nalçakan’la, Hare Sürel’le cayır cayır yandı oralar be. Pek tabii, kırmızıların da etkisi vardı amma tutku, na böyle paçalardan aktı yahu. Devam devam, pek güzel parıldayan yıldızlarsınız, aynı böyle devam.
Hıııhh gösterin azizim, gösterin! Neden üç beş kadın toplaşıp, dertlerini sırtlayıp, rakılarla dökemez kırılmışlığını? Daha doğrusu bunu yapar da, neden bir geceyarısı, Müzeyyenler’le, Sezen’lerle, kavun-beyazpeynir-rakı kokusunun karıştığı meyhanelerde yapamaz? Daha da doğrusu bunu da yapar da, neden rahat bırakılmaz, neden izin verilmez gönül rahatlığıyla oturmalarına? İzlerken twitter üzerinden de paylaşmıştım, buraya aynen kopyala-yapıştır: Sema’nın tarihi ayarı der, susarım arkadaş! (bir kaslı kol emojisi de buraya) “Rakıyı ver, rakı nerde?” Bir ufak, sırf Sema’ya, sırf verdiği ayara, öteki konulara sonraki bir zamanda inşallah!
Sefer’i o kır saçlı, kır sakallı haliyle görmeye o kadar alışmışız ki, o kadar. Sanki anasının karnından öyle doğmuş gibi, o Richard Gere havasıyla. Dolayısıyla flashback’lerdeki siyahlı adam, bir büyük geldi bize. Olsun, canımız Sefer, siyahınla da beyazınla da bizimlasınn sen! Yalnız ben şok. Baba’ya Sefer sokmuş mu o bıçağı gerçekten şimdi, yüzündeki çizgilerde Sefer’in de mi imzası varmış, harbi mi? Bahri Baba gibi geride bırakıyorum o konuyu. İyi oldu, şahsen ben meraklar içindeydim, üçlü kadronun Baba’yla yollarının nasıl kesiştiğine dair. Zülfikar’ı, Taşkafa’yı da merak içinde bekliyorum. Merak kediyi öldürmez, inşallah.
Çok, çok güzel bir adamsın sen Poyraz! Yaşanan onca şeye hala Begüm’lesin. Hala yanındasın. Helal sana! Hastanedeki o tirat sahnesi hele! Alalım o sahneyi, telefonlara indirelim, bilgisayarlara kaydededelim, bir kopya yetmez milyonlarca yere saklayalım. Herkesin olur ya bir dönemi, zaman zaman, herkes, her şey üstüne üstüne gelir, bulamazsın çıkışları, kalple akıl o kadar çok ses çıkarır ki kavgasında, duyamazsın içinden asıl geleni, tam o zamanlarda replay tuşuyla el ele verip izlenesi bir sahnedir o. Değerli bir taşı, ipek mendillerin içinde saklarmış gibi saklayalım.