Hikâyenin Defne tarafına baktığımızda ise tam tersi bir durum söz konusu… Eski Türk filmlerinde olsa ince hastalıktan kan kusardı kızcağız. Bu kadar acının ve ezikliğin bir insanın üzerine, üstelik de hikâyenin baş kadın karakterine yüklenmesi haksızlık gibi geliyor artık. Defne ne kadar yükselirse yükselsin, ne kadar başarılı olursa olsun hep bir açıdan ezik kalıyor. Dürüstlük ve saflık onun karakterinin hamurunda var, ama bu bile bazen çıldırtıcı boyutlara ulaşabiliyor ve biz ekran karşısında “yok artık” diye saçımızı başımızı yolar hale geliyoruz. Defne bir bakıyorsunuz utangaç, masum bir kadın; bir bakıyorsunuz ateşli, kızgın, deli bir amazon kadını. Karakterlerin farklı yönleri olur, ama o yönler arasında bu kadar büyük uçurumlar olmaz. Olmamalı! O zaman inandırıcılığını kaybediyor çünkü.
Geçen sezon birkaç bölüm Defne’nin evinin satılma hikâyesini izledik. O zaman da yazdım. Bence orada bize anlatılmak istenen; Defne’nin parayla ilişkisinin ne kadar mesafeli, ne kadar gururlu bir kız olduğunun Ömer tarafından iyice sindirilmesiydi. Bunu anlayan Ömer’in Kiralık Aşk oyununu öğrendiğinde tepkisinin daha yumuşak olması beklenirdi. Tabii ki kızacak, küsecek ve uzaklaşacaktı, ama en azından Defne ile konuşabilmeliydi. Biz bunların hiçbirini maalesef göremedik.
Hala düşünüyorum. Neriman’ın beyni niye yandı mesela? Genç kızlık günlerine döndü de ne oldu? Neriman’ın ne işine yaradı bu dönüş? Sonra birden bire nasıl normale döndü? Niye döndü? Benim başım döndü sevgili dostlar☹
İso neden evli bir kadına âşık oldu? Yasemin gibi bir kadına âşık ettiğin adam için başka bir alternatif olamaz mıydı? Ayrıca Cevdet henüz gitmedi, ne bu haller? Bizim tefecilere para kaptıran Serdar da kırk yıllık filozof gibi analiz ediverdi ikisinin arasındaki ilişkiyi. Peh… Peh…
Necmi gibi çapkın, dünya umurunda olmayan bir karakter nasıl babacan, aklı başında bir adama dönüştü mesela?
Ayşegül’ün kardeşi okumaya gelmemiş miydi? İnsan okumaktan bir anda vazgeçer mi? Niye geldi? Niye gitti?
Pamir’in babasının metresinden bize ne? Neden geldi? Niye gitti? Ne gerek vardı? Nasıl bir katkı sağladı? Sorular… Sorular…
Seda gibi kendi işinin sahibi, ayakları yere basan bir kadın karakterinin erkekler söz konusu olduğunda hali bu mu olmalı? Böyle ergen lise öğrencileri gibi mi davranmalı? Kızı hasta olduğunda da telefonunu açmamıştı; fragmandan anladığımız şimdi de eski kocası geldiği için Sinan kendisine ulaşamıyor ve perişan bir halde kapısına geliyor.
Bütün kadınlar bu kadar salak karakterlerde mi olmalı? Çiklet çiğnerken yürüyemiyor mu bu insanlar? Seda neden eski kocasının geldiğini söyleyemiyor anlamadım. Sonuçta çocuğunun babası ve görüşmeleri kadar doğal bir şey yok, ama adamın da koca İstanbul’da başka yer yokmuş gibi Seda’nın evinde kalması koca bir saçmalık!
Esra’ya ne demeli? Ne zaman bizim doğum gününü hatırlamadılar diye resimler yapıp küsen masum Esra’mız bu hale geldi? Ablasına söylediği o laflar ne öyle? Ayrıca, İso o lahana gibi haliyle zaten yalnız yatıyordu beşiğinde. Defne saatlerdir başında beklemiyordu ki… Niye Esra’yı çağırıp başında dur diyor? Anne baba aşağıda çekirdek çitleyip TV izliyorlar çocuk yukarıda o lahana gibi haliyle yatırılmış ve bir başına… Olacak şey mi Allah aşkına ya?