Nerde kalmıştık Maral'cım, sen söyle. Ha evet "Etrafında bir sürü kız var, peki neden ben?" diyordun Sarp'a. Çok haklı bir soru. Her ne kadar aşık insanın sorduğu bu soruya aşığının vereceği her cevap onun için kâfi olsa da; ben senin gözlerinde gördüm o kuşkuyu. "Belli, maviş gözlerime, kahve saçlarıma vurulmuş bu deli oğlan," der gibiydin. Benden daha mavişini bulunca da yüzüme bakmaz, hele de yaşlanıp kırış kırış olursam ne aşk kalır ne Beşiktaşk dedin içinden, ben anladım. Tamam tamam aşıkların arasına girmeyeceğim daha fazla. Maral, Deniz'e meydan okumak pahasına vitrin değiştirmeyi kabul ettiğinde işte hikayenin kahramanı dedim kendi kendime. Bu hafta sana dair tek hayal kırıklığımsa, gerek sana “Dışarda bekle,” diyen Halis'e rağmen “Benim de orada olmam lazım,” diyerek içeri girmendeki özgüvenine; gerekse Deniz'le mücadelende bir an bile tereddüte düşmeyişindeki cesaretine rağmen Hamiyet'i tekrar işe almak için Halis'in ağzına bakmandı. Şimdiye kadar her adımındaki özgüvenli ve cesaretli tutumunu Hamiş konusunda da beklemiştim senden. Beni mahcup ettin. Bu kadarcık kusur kadı kızında da olur diyerek meseleyi çok büyütmek istemiyorum ve Luna'da mükemmel bir hayat diliyorum sana. Hayalindeki hikayeni yazman dileğiyle. Unutmadan, bir dahaki sefere şu Beyoğlu çikolatasından bana da getirirsen fena olmaz.