Geçtiğimiz haftanın meselesi Nihat’ın bıraktığı, Emir’in de Sibel’in çantasına sonunu düşünmeden atıverdiği itiraf kaydıydı. Kaydın Sibel tarafından Yiğit’e verildiğini öğrenen Emir çılgına döndü tabii ki… Çeteyi çökertmek için elinde olan en net kanıttı ve şimdi her şey en başta olduğundan daha sinir bozucuydu Emir için, her şeyi biliyordu ama hiçbir şeyi ispat edemiyordu. Yiğit’i çağırdı, kaydı istedi. Kendince ikna etmeye çalıştı. Ama o konuşma da Kübra üzerinden sürdürdükleri manasız kavgaya bağlanınca Yiğit arkasını dönüp gitti, Emir ise öfkesi ve kini ile baş başa kaldı. Allah aşkına tüm bu yaşananlar gerçekten Kübra Emir’i değil de Yiğit’i seçti diye mi yaşandı? Yiğit’in düşündüğü bu ise –ki kurduğu cümleleri alıp rafa kaldıramıyoruz ne yazık ki- bakış açısı hayli daralmış Yiğit’in… Her şey Kübra’dan ibaret mi? Emir, annesinin ölümünün sorumlusu olarak Yiğit’i gördüğü için bu kini yerleştirdi kalbine… Yiğit, annesinin ölümünü bir kenara bırakıp nasıl bu olayı Kübra’ya bağlayabilir? Bu kadar umursamaz bir adam mı ki annesinin önüne koysun Kübra’yı? Beş yıl sonrasında bile sadece ve sadece ailesini düşünen bir adam için hayli zayıf ve temelsiz bir gerekçe olmuş. Neyse… Yiğit, arkasını dönüp gitti ama Emir için hiçbir şey bitmemişti. Kayıt elinde olsun ya da olmasın, başladığı şeyi mutlaka bitirecekti. Önce Derya’yı aldı sorguya ama Derya onca şeyden sonra bile Yiğit’e öylesine bağlıydı ki, ağzını dahi açmadı. Zaten Yiğit’in getirdiği avukat da duruma el koyunca Derya ve Yiğit kol kola çıktılar Emir’in yanından… Emir’in ikinci hamlesi bizim ihanetten sabıkalı Selim’di. Her hareketi şüpheli ve azıcık da parayı seven Selim’i nereden vuracağını biliyordu Emir, “Bana konuşursan 6 milyonla kaçmana izin veririm,” dedi. Selim “6 milyon”u duyunca bir duraksadı tabii, aslında o duraksamayı görmek bile bizim Selim’den şüphelenmemize yetti. Dedik ya; ihanetten sabıkalı…