O sözcükleri söylemenin verdiği heyecanla karışık tatlı mutluluk içinde tam arabasına binip gidecekken anahtar ismi duyuyor "Selim" ve tam olarak burda içeri dalman gerekiyordu ama sen bir iki bakışla arabana binip gittin! Bu kıskançlık içe atılabilen birşey değil. Peki ya ofisteki halleri "Sakin ol! Yok bir şey sakin ol!" hatırlamayan kaldı mı? Ya bütün olaylardan sonra çok büyük ihtimalle kabağın Sinan'ın başına patlaması? "Defne Hanım seçeneklerini değerlendiriyor," diyor bu lafına ne kadar kızsam da olacak o kadar Ömer'cim az da sen kıskanacaksın bu işler sırayla. Defne az çekmedi senin hep kapalı tuttuğun(!) kapılarından. Nihayet şirkete gelen Defne’yle Ömer arasındaki o elektrikli sahnenin sekizinci bölüme ait bir kareden olduğunu, bir an birbirlerine kafa göz dalacaklarını sandım, bu arada düello şapkalarınız nerde ciciler? Bu laflarla iğnelemeler de sempozyuma gittikleri beşinci bölüme ait; yani beni oralara götürüyor. "Sadece kahvesi değil ifadeleri sert"miş Ömer'in, Defne Hanım da "Misafirim var," demiş ama "Selim var," dememiş. Arada odaya muhtemel olarak makul bir istek için gelen Koriş hala hayatta mı bir bakın. Kıskançlıklar yakıştıkça yakışıyordu, tabiri caizse çirkefleştikçe sevimlileşiyorlardı. Toplantıda da devam ediyordu soğuk savaş ama bu kadar gerilmese miydik acaba? Herkescikler anladı Koray'da taşikardi yapıyormuş espresso, Ömer'e de Defne'si söyleyecekmiş de bırakacakmış. "Ateşin altına odun atıyorsun," diyen Sinan'ı cimcirmek istiyorum, doyamadın tatlılıklara.
Toplu bir bahar atarı var da haberimiz yok galiba. Koriş ve Neriman'ın streslerini Mine üzerinden "Sen de gözümüzün önünde 150 kiloluk bir fil yavrusuna dönüştün," gibi cümlelerle atması, arkasından Mine'yi şutlayıp Sinan hakkında konuşmaları, ardından Sinan'daki kulak çınlaması. Sinan şükretmeli bence, kulakları patlasa yeriydi. Yasemin’de de bir atarlar üstüne bir de Ömer'in yani kardeşinin ailesi(!) olan insanlarla görüşmesini istemiyormuş. Çok çirkin oldu bu Yaso, maalesef tüm sempatikliğini aldı, tercih yapmak zorunda bırakmak bana hep çok canice gelmiştir. Bir de Sinan'a çok üzülüyorum; onun da başına bir sürü çorap örecek Neriman, hadi hayırlısı. Hastalıklı ve tedavi olması gereken kızını dinleyip Sude ve Sinan'ı evlendirme planlarına girişiyor Nöro. Ay bir entrika daha. Oluru var mı? Sude mutlu olacak diye. Haziran 2016 falan diyor bu kadın ama bence yanlış algı oluşturuluyor. O düğün belki çifte düğün ama kesinlikle sadece Sinan'ın düğünü değil. Hatta üzgünüm ama o bölümün başında kaçıp odaya kapanan gelin Defne bence çünkü Nihan’ın Defne'yle konuşurken gelinlik için "Kuyruklu istiyorduk ya biz," deyişi de bir mesaj ama siz yine de içinizi ferah tutun. Her şey güzel olacak.
Türkan-Hulusi aşkı tam gaz devam ediyor. Elinde çiçeklerle daha yirmilerinin başındaymış gibi avare bir genç edasıyla Hulusi Dede ve sanki başında kavak yelleri daha yeni esmeye başlamış genç kız halleriyle pembiş yanaklı Türkan Teyze, siz neredeydiniz bu zamana kadar? Tabii aşkın yaşı yok, hem ruh kocamıyor demek ki. Çiçeklerin yanında çikolata göremedik ama belki çikolata fabrikasının tapusu cebindedir büyük iplikçi'nin, bilemeyiz.
Böyle Ömer'e üzünçlü üzünçlü bakmalar falan, denişik misin kuzum? Derdin ne; gerçekten çok saçma bi yerdesin şu an, yani amacın ne bir anlasam. Haksızsın Defne, ciddi haksızsın. Neden derseniz Ömer zaten Defne'yi sorgulamayarak ona güvenmeyi seçti. Bunun Ömer için ne kadar büyük bir şey olduğunu hepimiz biliyoruz, ne kadar yol katettiğini.. Sadece sana kızmıyorum tabii Ömer'in de eksikleri var; tamamlayacak, tamamlanacaksınız ama seninki gereksiz gerilimmiş gibi geliyor bana. Hem sen Ömer ve Fikret'i çilekli gömlekli rüyanda görecek kadar ne düşündün kafanda? Ya Ömer beylere ne demeli? Evet evet kız isteme kahveleri onlar Ömer'cim bilinçaltınız çamurlaşmış sizin. Bu vuslattan sonra sizin daha iyi olmanız gerekmez miydi? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Bunları böyle görünce aklıma Murat Dalkılıç'ın Lüzumsuz Savaş şarkısının sözleri geliyor,
Kendimize lüzumsuz bir savaş yarattık,
Haliyle sağ salim çıkamadık,
Deli ruh hali bazen iyi gelir ama biz çok abarttık,
Yolumuzun üstündeki kötü yükleri hep sırtımıza çıkarttık..
Uyanınca Ömer bi ara kafayı yiyecek sandım, gözleri pörtledi resmen adamın, bahçede kendini double double espressoya vurdu, kendi kendini yedi bitirdi. Defne de evi yıktı yani; daha fazla zarar vermeden güne yeniden başlamalı.
Defne tam da artık bu lüzumsuz savaşı bitirecek diye düşünürken bunca tatlı bakışmalarını da iyiye yorarken o kadın Ömer'in elinden mi tuttu ELİNDEN Mİ TUTTU??? Ay yolarım! Tutmayın beni ben o Fikret'in o mavi tutamındaki saçları tek tek yolacağım tutmayın! Gitme Defne, lütfen bu sefer gitme, çok haklısın ama gitme. Tut bu adamın ellerinden bağıra çağıra deki "BU ADAM BENİM!" ama gitme. Ne yardan geçebiliyorum ne serden. Sorsanız kim haklı diye ben Koriş haklı derim ama aşk savaş gibi değildir zaten ortada birbirini seven iki yürek varsa ve biri kaybediyorsa diğerinin kazanacağı ne olabilir ki? Ayrıca birinin geçmişteki hatası gelecekteki mutluluğunu borçlu olduğu anlamına da gelmemeli, sır konusunu bu kadar büyütmemeliyiz, sevmek tüm bedelleri öder bence ve sevmekten borçlu çıkılmaz. Bizim kızarak, severek sabırla büyümesini beklediğimiz bu aşk henüz çocuk ve çocuklar öyle elleri çamur dizleri yara olmadan büyümezler; bekleyeceğiz.
Yazımı göndermeden hemen önce izlediğim fragman için de bir iki laf etmeden geçemeyeceğim Sinan cambazlık yaparak bizim ikilinin arasını kızıştırıyor ve fikrimce sonunda Ömer'den şahane bir evlenme teklifi alacak Defne; sadece nacizane bir düşünce benimki onu da şuraya bırakıyorum.
Evet sayın Kiralık Aşk ailem hani derler ya acısıyla tatlısıyla diye işte biz de tam olarak öyle bir bölüm izledik. Her zamanki sosyal sorumluluk mesajlarınız gibi bu kez hem Koruncuk Köyü'ne verdiğiniz desteğe hem de dolandırıcılıkla ilgili verdiğiniz mesaja 41 kere maşallah Kiralık Aşk; size de bunlar yakışır. Kızdığımız noktalar var fakat bu bölüm net gördüğümüz gibi ne zaman kursağımızda kaldıysa hevesimiz, üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin, bir şekilde tatlıya bağlanıyor. Tek ihtiyacımız sabır ve zaman. Herkesin emeğine sağlık. Baharla kalın.