Merhabalar Kiralık Aşk Ailesi, ben geldim, döne döne geldim. 47. bölümü de gerimizde bıraktık, Defne mutlu, Ömer mutlu.. En çook biz mutluyuz tabii. Sır konusunda bir yol almışlığımız yok ama olsun. Yavaş yavaş da olsa, istediğimiz sahnelere kavuşmanın inanılmaz mutluluğunu yaşıyoruz. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık, harika bir bölümdü. Hem güldüm, hem ağladım. İşte Kiralık Aşk.. Öyleyse başlıyorum efendim, keyifli okumalar..
Bir kabusla başladık bölüme, sırf Defne'nin değil hepimizin yaşamaktan korktuğu anlardı bunlar. Ömer İplikçi, Defne'nin rüyasında en korktuğum şeyi sorguladı. Hangi an gerçek, hangi an bir oyundan ibaret Ömer şimdi nereden bilecek? Yani oyunu öğrendiğinde nereden bilecek? Aslında şuradan bilecek, Defne'yi karşısına alacak, onunla konuşacak ve ona soracak. Tam burada da Defne'ye "Haklısın, güvenmiyorum," deyip, kalkıp giden Ömer'lerin nasıl da evrildiğini görebileceğiz. Defne, her şeyi para için yapmış olsaydı, Ömer evi satın aldığında, "Aşkım, hazır elini atmışken keşke boğazda alaydın," derdi zaten ya da adamın anasından emdiği sütü burnundan getirmezdi. O yüzden bu kabus, Defne'nin neden oyunu anlatmadığını açıklıyor, yani bilinç altını. Oysa benim gördüğüm kabuslarda, Ömer Defne'ye, "Keşke senden duysaydım," diyor. İnsan, olmadı rüyasında böyle görür. Ne demek yüzünü görmek istemiyorum? Hayır Defne, Ömer'i hiç mi tanımadın? Sen denize atladığında, öyle bön bön bakar mı? Ben Ömer olsam, oyunu öğrendiğimde, Defne bu rüyayı da anlatacak olursa, sırf bu rüya için onu asla affetmem yani.
Nitekim onca cevapsız çağrıdan sonra Ömer, Defne'yle konuşmak istiyor. Telefon görüşmesinin Defne tarafı bölümde, Ömer tarafı ise fragmanda mevcut. Resmen çoktan seçmeli bir dizi olduk çıktık, hakkımızda hayırlısı. Ömer'in her şeyi öğrendiğine yürekten inanarak kırmızı kapıdan içeri adım atan kızıl serçeye, yılın gerginliği, Neriman ve Necmi'den geliyor. Defne zannediyor ki, hep birlikte Kiralık Aşk toplantısı yapacaklar. Ama Neriman, Defne'nin imdadına yetişiyor. Hayat şöyle güzel, böyle güzel, o kadar derdimiz sorunumuz yok ki ancak bu kadar olamazdı. Her şey o kadar yolunda ki, en çok bizim yolunda yani. O kadar okumayan bir toplumuz ki, zaten Ömer'in kütüphanesi de süs için duruyor. Sen de mi tasarım okumamıştın? Ömer de mektubu okumamış.. Rahatlayan Defne, çareyi eve gidip soluklanmakta bularak, bizi de yine mi gol değil diye elimiz böğrümüzde bırakıyor. Yollar Defne'nin gidişine hasta, Defne yine gitti. En çok o gitti, döne döne gitti.. Mektup deseniz, Neriman'ın çantası olarak konumunu güncelledi.
Koray Sargıııııııııııın! Ahahahahahahahahahah. Bana hakaretler etti, sesimi çıkarmadım. Sen çirkin olduğun için özür dile, ahahahahahaha. Hisselerimi senin üzerine yaparım kuru kız ayhh hepsini veremem yüzde bir bir bölüşsek? Beyaz eşya alırsan, kefil olurum. Ahahahahahahah. Defne'ye manken olmalar yakışır, hep yakışır ama cidden çok bodoslama olmadı mı sizce de? Defne'nin bunu bi kafasında nereye koyacağına karar vermesi lazımdı. Olmadı Ömer ne der diye düşünmesi lazımdı. Böyle oldu bittiye alışık değiliz, işin suyunun çıkacak kadar uzamasına alışmışız ne yapalım, insan yadırgıyor. Her şeyi geçtim, Ömer'in yolu yol değil, katalog çekimine herkeslerden sonra geldi, bu şirket batacak. Nerede kaldı, "Bu kapıdan çıktıktan sonra aklında işten başka bir şey olmayacak, anladın mı? Bugün yoğun bir gün artık çıkalım mı?" diye, gün ağardığında yola çıkan Ömer İplikçi'ler?
Ömer'im İplikçi'm, bir çift süt beyaz bacaklara çok afedersiniz öküzün trene baktığı gibi baktı. Resmen, "Ulan ben bunları nereden hatırlıyorum?" bakışıydı onlar, ciddi kalamadım. Defne'nin o manken olduğunu öğrenince de, "Oh, aldatmış sayılmadım, çok şükür bin şükür Defne'yi manken yapana," diye bir nefes aldı. Ben az önce, "Bu kapıdan çıktıktan sonra aklında işten başka bir şey olmayacak," diyen Ömer Bey'leri anmıştım ya, heh. Tutun onu aklınızda. Bir de bir kenarda, "Ben kimsenin koynuna falan girmem," diyen tatlı bir Defne vardı hani. Onları yan yana getirin, üstlerine de bir karavan çizin ki, açıkta kalmasınlar. "İnsan en çok sevdiğine sinirlenir," ne kadar da doğru bir söz değil mi? Ömer ve Defne'nin ilişkilerini beş şeyle özetleyecek olursak, ilk sıralarda zaten bu sözü defalarca kez yaşadılar. Ama özür dileyerek tatlıya bağlanan konuları, alır başımın üstünde taşırım. Sonuçta, bu seviyeye 47 haftada, ancak gelebildik.