Malum teoriyi dillendirmeden Jon Snow'a geçme zamanı. Babasını arayan bir çocuk ve oğlunu arayan bir baba ilişkisi kurmaya başladı Stannis ve Jon. Selyse'nin sana bir oğlan vermeliydim lafının arkasındaki gerçek de Stannis'in Jon'a sevgidolu bakışlarında gizli. Jon'u ikna edememiş olması ona duyduğu saygıyı da arttırmış, tipik bir kaçan kovalanır hikayesi. İkna konusunda Davos ve Stannis'ten sonra Melisandre de şansını deniyor. Üstelik Davos ve Stannis'in veremeyeceği bir vaat de var elinde: MEME. Ancak Jon hala ettiği yeminin peşinde, Gece Gözcülerine değil Ygritte'e ettiği yeminin.

Stannis'i uzak ve soğuk bir nevaleden gerçek bir karaktere bürünmesi de kızı aracılığıyla oluyor. Shireen dünya tatlısı bir kız ancak hem annesinin manyaklığından hem de babasının başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen biraz fazla sadık bir görev adamı olmasından sevgiye aç, üstüne üstlük fiziksel deformasyonu sebebiyle kendisini suçluyor. Her zamanki gibi bir yerlerde küçük kızları üzüyorlar.

Ancak her baba gibi Stannis'in sert kabuğunu kırabilecek yegane şey de kızı. Shireen için yaptıklarını ve yapamadıklarını anlatıyor günah çıkarırcasına, sen benim kızımsın diyerek bitiriyor sözlerini ve o minicik ellerin belini sarmasına da karşı duramıyor. Hayatında ilk kez birine böyle bir sıcaklık gösteriyor belki de. İnsan düşünmeden edemiyor: Cersei'nin küçüklüğünde Tywin ona hiç sarılmış mıdır acaba?