Sinan ve Poyraz’ın ilişkisine gelecek olursak, onlarda da birbirlerinden kopamamak var. Bir an dahi ayrı kalmak karşısında bocalamak var. Durumda biraz da Ünsal Özbakan’ın etkisi görülüyor bana kalırsa. Zira babasından zorla ayrılmaya çalışılan çocuk babasına daha çok bağlanır. Pek tabii babası da oğluna. Her ne kadar o ana kadar birbirlerini fena halde seviyor olsalar dahi, o andan sonra bu sevgi katlanır, derecesi yükselir, değeri artar. Yerinde duramaz, sıçrar. Şimdilik dizinin baba-oğul ilişkisi açısından en dertsiz, en mutlu görünen tarafı –bunca derde, tasaya karşın- Poyraz und Sinan.
Baba-oğul ilişkisi demişken, İsa’ya da birkaç gönderme yapmamak ayıp olur.
Hapishanede olduğundan habersiz olduğu babası yerine Poyraz’ın gönderdiği mektup ve annesi Ömür Hanım’ın müstesna duyguları… Belki de, evet, dizinin en derin baba-oğul dramlarından biri de İsa ve babası arasında yaşanıyor. Peki, babası günün birinde hapisten çıkıp “hayata döner” mi? Dizide görür müyüz onu?
Hiç belli olmaz! Dokunaklı bir dram, ölü bir yılan gibi yatıyor o hikâyede. Birçokları sever böyle şeyleri.