Başlangıç olarak birkaç not paylaşacağım bölümden. Sonra bölümün eksenine en çok oturttuğum konuyu biraz irdelemeyi planlıyorum. Babalar ve oğulları. Sonuçta Zülfikar’ın da, Sadreddin’in de acısı, Poyraz’ın mutluluğu buradan gelmiyor mu?
Azıcık ondan konuşalım derim ben.
Ondan bundan.
Başlayalım.
Bu bölüm büyük bir zincirin ilk halkası göründü. Poyraz’ın eski karısı, telefonla annesi Canan Hanım’ı aradı. Gelen telefon olarak görünse de, diziye katılması da yakındır diye düşünüyorum. Ortalık daha da karışacak yani.
Tam İsa nerede bu bölüm diyeceğim, dizinin son çeyreğine gelmiş oluyoruz ve aniden karşımda İsa’yı buluyorum. Tansiyonum değişmiyor değil, çok engelli bir koşunun ayağı sakat koşucusu gibi oluyor tansiyonum.
Songül, çok da akıllı olmayan kocası Sadreddin’in yanında durmaya devam ederek ince işçiliğini sürdürüyor. Fakat, bakışlardan belli ki, planını çoktan nakışlamaya başlamış. Yoksa Sadreddin’in yanında durmaya devam ederek Bahri’nin gözündeki konumunu sallandırdığının pekala farkında. Hiçbir şeyi tehlikeye atmaması gerek. Songül pısırık gelin değil Poyraz’ın karşısında. Bu da mühim bir nüans. Onun da planlarında aksamaya neden olacak şey, CD’nin dönüp dolaşıp Bahri’ye gelmiş olması. Ondan da öte, artık Sadreddin’e karşı kullanabileceği herhangi bir kozunun kalmamış olması. Şimdi bütün planlarını baştan organize etmek durumunda kalacak Songül.
Bahri’nin sevgisi, Sadreddin’in takıntısı ve belki de tek ihtiyacı. Onu elde etmek için elinden geleni yapar. Yapıyor da. Poyraz’ı kovması, babasının yanındayken olduğu kişinin diğer zamanlarda ortalarda olmaması, hep bundan ötürü. Babasının sevgisine olan açlığından, bitmez tükenmez ihtiyaç duygusundan. Bu bağımlılığı olmasa her şey yolunda gidecek aslında. Ne Kulaksız’ın oğlunu öldürmüş olacak, ne Poyraz’a bu kadar nefret dolu olacak ne de giriştiği bütün işleri yüzüne gözüne bulaştıracak. Ama bunun yanında, sevgi açlığı olmasa, Sadreddin de Sadreddin olmayacak. Olamayacak.