Nihat, Yiğit’ten korkardı ve sonunu beklerdi. Başka çaresi de yoktu. Derya, araya girmeseydi şayet. Derya beni büyük hayal kırıklığına uğrattı. Zeliha’nın, Nihat’ın yönlendirdiği kurşun ile öldüğünü bile bile yine onun kollarında aldı soluğu… Her ne olursa olsun, Yiğit ile ne konuşurlarsa konuşsunlar “Ben onu sırtımda taşısam hakkını ödeyemem,” dediği adama bu acıyı yaşayan Nihat’ın yanına gitmemeliydi. Üstüne bir de onu korumamalıydı. Ben çok emindim, “Derya asla böyle bir şey yapmaz, Nihat’la şansları kalmaz,” diyordum. Yanılmışım, hakikaten kalplerini kullanan insanlar akıllarını bir kenara bırakıyorlarmış. Ne oldu peki şimdi? Derya, fotoğrafları aldığı için Yiğit’in güvende olduğunu düşündü ama Nihat’ın başka kozları olabileceğini akıl edemedi. Yiğit’e gizli tanıklık teklif edenler ama istediklerini alamayanlar, Nihat’a gittiler. Emir gitti daha doğrusu… Emir, Nihat’ın işbirliği teklifini kabul etti. Yiğit’i seçtiği yol ve insanlar için yerden yere vuran Emir, annesinin ölümüne sebep olan adamla işbirliği yaptı. Emir, kardeşini düşman olarak görüyordu artık. Öyle büyük bir düşman olarak görüyordu ki, en büyük acılarının sebebi olan adam ile yan yana durabiliyordu. Bu hikâyenin gerçek kötüsü kimdi peki? Kardeşine karşı Nihat ile yan yana duran Emir mi, yoksa Yiğit mi? Yiğit haklıymış meğer “Bu ailenin kirli çocuğu ben olabilirim ama kötü çocuğu sensin,” derken…