"Sevicez biraz seni," deyip üstüne bir de "Sana ihtiyacım var," diyen Ömer İplikçi'leri o kadar uzun zamandır bekliyordum ki anlatamam, neden ihtiyacı olduğunu söylemese bile bu da yetti bana. Zaten ondan sonrasını düşününce kendimi anlamsızca sırıtırken buluyorum, sevdiği kadının şaşkın, telaşlı halleriyle ustaca alay eden, imalı imalı konuşan Ömer'cikleri Kiralık Aşk, The Bestler’in 1. sırasına yerleştirdikten sonra Defne'nin o hararetle evi ateşe vermediği için minnetlerimi sunuyorum. Defne'sine Kafka okuyan hatta sanki Kafka'yı değil de kendini okuyan Ömer'ler de gönlümü çelmiyor değil. Kızdığım bir yer var ama neden Defne'nin arkadaşlarıyla çekirdek çitlemek dışında bir hobisi yok, bu kız Cin Ali serisinden sonra bırakmış mı kitap okumayı?
Ömer'in Defne'nin Passionis'e geçme isteğini anlamasının nedeni çok basit: Özlemiş. Kafasını her çevirdiğinde onu görmeyi, her an yanında olmasını özlemiş işte, daha güzel ne olabilir ki. "İsim değişebilir," derken gözlerinin içi gülüyor bu adamın, siz hangi aşka inanmamaktan bahsediyorsunuz? Eğer eleştirilecek bir şey varsa ben bir eleştirmeye başlarsam kimse kalmaz ortada tamam mı? Ayy durduk yere yükselmişim, bir an mahçup oldum ama hep Koray Sargın etkileri bunlar.
Bizim nazlı kuzucuk Sinan hasta olmuş; farkettiyseniz Sinan bey demedim, arama mesafe koymadım çünkü Sinan ne zaman ilk zamanlarki haline yaklaşıyor, benim bir içim ısınıyor. Yalan yok galiba onun kendi deyimiyle o "Adi bir çapkınken" ben daha çok eğleniyormuşum, onu farkettim. Fakat hastalanan Sinan, hamile Nihan'la naz niyaz konusunda kapışır ben size söyleyeyim. Hasta olduğunu görünce biri şu adamın üstüne antibiyotik, vitamin ne bileyim bir Yasemin falan atsın demiştim ama siz olayı tamamen yanlış anlamışsınız, hayır burası çorbalar yarışıyor programı değil yanlış gelmişsiniz, taa dıdısının dıdısı Ece nereden çıktı allasen? Bunlar iki kanka, iyilik meleği gibi dolaşıyorlar ortalıkta ama dur bakalım sonrasında neler çıkacak. Beklediği misafirine sonunda kavuşan kuzucuğun pıtırcıklığı görülmeye değerdi şimdi de, keşke çorbaları gören Yasemin bunun hesabını Sinan'a iyileştikten sonra sorsaydı; ne bileyim külkedisi misali öylece bırakıp gitti, hasta bu adam hasta. Bu arada ben bir ara ciddi ciddi sorguladım Salih Bademci gerçekten mi hasta diye, ki eğer değilse ayakta alkış yağmuruna tutmak istiyorum o nasıl oyunculuktur.
Biri Deniz mi dedi? Ay ben demişim hatırlamıyorum, hem de özledim falan demişim durun hemen yargılamayın, dedim ama bi sorun niye dedim? Ben azıcık da Ömer kıskansın dedim, gelsin de Sude'yle dünyadaki bütün kötülükler adına Defne'ye komplo kursun mu dedim? Bir de şarkı söylüyor, neredeydi benim ıslak inşaat küreğim? Yasemin'i de sırf "Aklımda biri var, Defne'yi istiyorum," demek için ayağına kadar çağırmış. Canım bence sen dayak istiyorsun, haberin yok. Bir de zorla yemeğe çıkartıp "Sende bir şey var," falan diye koşuyor kıza. Defne sen de deli misin kuzum? Deniz'le anlaşmaya varılır mı? İstifa edeceğini söylemen gerekenler listesinde adı bile olmayan kişiye gittin lönk diye söyledin; sonra gelsin tehditler, yine bir köşeye sıkışmalar, ayy şiştim. Şimdi biz tam olarak Sude'ye hangi bedduadan ediyorduk bileyim de yani. Halbuki Yasemin Deniz konusunda herkesi bir bir içten bir tavırla uyarıyor, biriniz de dinleyin şu kadını; ayrıca şunu da söyleyeyim, umarım o ipten atlayıp "Uçabiliyorum!" diye bağıran sen olursun Sude'cim, bence Deniz'den daha çok hak ediyorsun bunu, herkes önce kendi gözündeki çöpe baksın. Saniyeler içinde kafamda onlarca senaryo yazdım Ömer tam o kadehi tokuştururken görse diye, ama dizimizin gerçek süper kahramanı,adamlığın dibini sıyırmış İso'ciğimiz zaten benim için tek umut kaynağıydı ve güvenimi de boşa çıkartmadı ama Defne'nin de hakkını yemeyelim, şimdi Sezar'ın hakkı Sezar'a bana öyle bir telefon gelse en parlak fikrim masanın altına saklanmak olurdu diye düşünüyorum; kız gitti arka çıkış kapısını buldu, daha ne olsun, verilmiş sadakası varmış, kesin Koray vermiştir.