Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Anı bahçelerinde üşümek sıcaktı*
Sezon: 1 Bölüm: 38

"Elle tutulamayan bu korkunç aşkın sorumluluğunu bütün acılarıyla yüklenen biri olacağım yerde, söz gelişi odandaki o her zaman seni görebilen, güzelliğini seyredebilen mutlu bir ayna, bir dolap olsam ne iyi olurdu. Gün boyunca izlerdim seni; koltukta oturuşunu, mektup yazışını, kalem tutan o güzel elini, dalıp giden yüzünü, uykuya dalışını... Denizin dibindeki avuç içi kadar bir yer okyanusun baskısına nasıl dayanıyorsa, sen de öyle dayanıyorsun Milena. Yaşam ne rezillik, aslında bunca çirkinlik içinde insanlara dayanabileceğimi ummazdım, bu güne kadar utanç duyardım ama sen bir şey öğrettin bana, dayanılmayacak gibi olan yaşam değilmiş."

Yıllar önce (Kafka tarafından) Milena'ya yazılmış satırlar, Ömer İplikçi'yi tasvir ediyor şu sıralar bana. Ömer'in de dediği gibi kavuşamayan iki sevgili Milena ve Kafka. Hatta bırakın kavuşmayı beş yıl için de sadece üç kez görüşebilen fakat aşklarından vazgeçmeyen iki insan. Bir dipnot olarak da Kafka ve Milena hayatları boyunca veremle savaşmışlar, yani hayat ikisini de aynı yerden yakalamış, aynı yere açmış yaralarını.. Böyle okuyunca ne de benzettim bizimkilere.. İkisinin de anne babası yok, söyleyemedikleri var; derin yaralar yani öyle hemen bir anda iyileşmesini bekleyemeyeceğimiz kadar derinler hem de. Tıpkı Ömer'in defalarca dilinin ucuna gelmesine rağmen bir türlü Defne'ye annesinin ölüm yıldönümü olduğunu söyleyememesi gibi, onca zaman oldu, Defne'yle paylaşsın bir şeyleri diyebilirsiniz, haklısınız da fakat onca yıl kapalı kutu gibi yaşamış bu adam hiç kimseye ihtiyacı olduğunu dile getirmemiş, kimseyi kabul etmemiş buzdan şatosuna, saklanmış yani, annesiyle konuşan ufacık çocuk olmuş o büst görünümün altında. Yine Kafka'nın

“Dünya yeterince kötü, insanlar da bu kötülüğü ellerinden geldiğince arttırıyorlar,” sözünü felsefe edinerek tüm insanlardan kaçmış, ta ki varlığından kaçsa hayalinin rahat bırakmadığı Defne'siyle karşılaşıncaya kadar. Bir nevi körebe oyunu Ömer'in hali; yıllarca yürümediği, engebelerini, yokuşlarını, taşlarını unuttuğu yolu şimdi tökezleyerek, bazen düşerek katetmeye çalışıyor ve bence hatırı sayılır bir yol katetti fakat daha emekleyen bir bebek gibi; zamanı gelince yürüdüğü hatta koştuğu dönemleri de göreceğiz eminim.

Böyle dan diye orta yerden daldım fakat karışık kafam, başında sanki galonlarca rezene çayı içmişim gibi etki yaptı bende bölüm. Böyle aptalca gülümsediğim, koltuklarda debelendiğim de doğrudur onu da söyleyeyim. Ortalarında yanlışlıkla kanalı değiştirdim de gerilim mi izliyorum diye baktığım beynimde eski Türk filmlerinden kalan "Demek aşkımız bir yalandı" repliği yankılandı, ömrümden ömür gitti, sonrasında da kalbimde bildiğim bir acının sızısıyla çuvallarca soğan doğramışım gibi bir yaş seli, devamında buruk ama güzel bir mutluluk ve kapanış.

1 2 3 4
L'Appel du vide
20/03/2016 14:27
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR