Yönetmenlerin, senaristlerin işine gelen oyuncu profilisiniz bir yerde. Seyirciyle etkileşimi olan bir karakter çıkarıyorsunuz çünkü. Bu da ekibin işine gelir sonuçta.
Ayrıca seyirciyi kaşımayı çok severim. Reaksiyon versin isterim. 7'den 70'e sevenim var, yaş aralığı çok ilginç yani. Enteresandır, çocuk hayranlarım çok. Senelerce çocuk tiyatrosu yaptığım için sanırım kötü adamı canlandırsam bile onların seveceği bir enerjiyi farketmeden yolluyorum. Kendal onları delirtiyor, gıcık ediyor, sinir ediyor ama bir yandan da güldürüyor çünkü.
Mesela ben geçen bölümde çok güldüm. Oğuz geliyor bunun yazıhanesini basıyor; ''Narin'le niyetim ciddi,'' diyerek postasını koyuyor. Kendal'ın surat ifadesi ''N'oluyor lan? Ne Narin'i ne alaka lan şimdi'?' der gibi bakıyor. Harikaydı ama, var ya o ifadenize abartısız söylüyorum bir beş dakika gülmüşümdür.
Alllah allaaahh hasta ediyorlar beni iştee!! (kahkahalar) Yani işte “insan kötü doğmaz kötü edilir”i anlatmaya çalışıyorum. Yoksa Kendal bakarsan eğlenceli de bir adam. İnsan doğar doğmaz kötü olur mu ya? Mümkün mü böyle bir şey? Çevre şartları, yaşadığı olmusuzluklar, büyür büyür patlama noktasına gelir ''iyi oldum da ne geçti elime?'' der kötülük yapmaya başlar. Ama bak ben bir tane doğuştan kötü adam biliyorum. Hatta filmini yapacaktık onun maddi problemlerden yarım kaldı.
Aaa bu ülkeden miydi?
Tabii. İşte 80 döneminde Diyarbakır cezaevinde insanlara işkence yapan, dışkı falan yediren bir adammış. Doğuştan kötüye o örnek olabilir mesela. Esat Oktay Yıldıran adı. Diyarbakır cezaevinde müdürlük yapmış, Kenan Evren getirip koymuş onu oraya. Daha çocukken kedilere işkence yaparmış adam. Bacaklarından, kafasından bağlarmış kedileri işkence edermiş. Ruhunda varmış adamın. İşte o adamı canlandıracaktım, film yarım kaldı.
Adı ne olacaktı filmin?
Kanlı Postal. Para falan yok diye kaldı iş. Şahane işti aslında. Halfeti’de o adamın işkencelerinden geçip ölmeyen Sait Abi var, tanıştım onunla burada. 20 yıl bilfiil Diyarbakır cezaevinde o işkencelere maruz kalmış. 83'de bir girmiş içeri 2003'e kadar her türlü zorluğu yaşamış.
Peki o role çalışmış mıydınız?
Tabii. Hayatına dair her şeyi okuyup öğrenmiştim. Mesela adam ağır astım hastasıymış, yanında Co diye kurt köpeği varmış onunla gezermiş, gezerken mahkumlar önce onun hırıltılı nefesini duyarmış.
Adam fiziken de doğuştan kötü adammış ayol. Ama Kendal Allahtan doğuştan kötü değil.
Tabii Kendal'ın nasıl kötü olduğunu görüyor seyirci. İlk bölümdeki Murat'ı öldürdüğü sahnede başlıyor Kendal'ın kötülüğü.
E Murat'ın gölgesinde yetiştiğini de öğrendik sonradan. Annesine babasına kendisini ispat etme çabasında olmuş hep.
Çocukluk var işte bir yandan. Mesela okul meselesinde Serhat geldikten sonra pabucu dama atılıyor.
Serhat kim?
Aman Serhat diyorum, Murat. İlk önce adı Serhat konulacaktı değişti. Şimdi nerden aklıma geldiyse.(kahkahalar) Neyse Murat da okula başlayınca Kendal'ı geri plana atıyorlar, baba ilgilenmiyor; Murat'a önem veriyor, ona iş kuruyor, İstanbullarda okutuyor, Kendal da bağın bahçenin toprakların başında kalıyor. Fıstık ağaçlarını o büyütüyor, o bakıyor, fabrikayı falan da o kuruyor; bütün o imkanları sağlayan Kendal aslında. Murat İstanbul'da karısıyla çocuklarıyla zenginliğin keyfini sürüp bir de üstüne Baran'ı geri isteyince kötü tarafa geçiveriyor Kendal.