Bütün skandallar, sansasyonel dedikodularla yatılı okula giden Serena’nın dönmesiyle başladı tabii ki. Rehab’de miydi? Yoksa çocuk mu doğurmuştu? Serena’nın gelişiyle Yukaru Doğu Yakası iki geçmiş olayı öğrendi. Birincisi Blair’in babasının annesinin yanında çalışan bir erkek mankenle kaçması bir diğeri de Gossip Girl’ün üzerine kurulduğu temel 'arkadaşımın aşkısın' temasının ilki olan Shephardlar’ın düğününde Serena ve Nate’in beraber olması. Nate, Blair’e verdiği sözü tutmamış bekleme kararlarına Serena ile bakirliğini kaybederek ihanet etmişti. Uzun süre Serena’nın bu yüzden yatılı okula gittiğini düşündük ama aslında olay Serena ve Georgina’nın uyuşturucu seanslarından birinde birisinin ölümüne sebep olmalarıydı. Serena geri döndüğünde kendisinin-sonradan öğreniyoruz ki bütün Yukarı Doğu Yakası’nın- en büyük stalker’ı olan Brooklyn’li Dan Humphrey ile aşk yaşamaya başladı. Annesi Lily’nin gençlik aşkı Rufus’ın oğluyla yani. Serena van der Woodsen gerçek anlamda bir ‘it girl’dü. Askısının kopması bile kapak haberi olabilirdi. Carter Baizen ile Santorini’de Serena’nın babasını ararken polisle cebelleşmişlerdi. Her sosyetik güzelin sahip olduğu gibi Serena’nın da bir dolandırıcı sevgilisi vardı. Yukarı Doğu Yakası sakinlerini ve Rufus’u dolandırdıktan sonra Serena'nın hamile olduğu yalanını söylemişti. Serena van der Woodsen’ın adaletle başının tek derde girişi bu değildi. Lily kendi kızına iftira atarak hapse girmesine sebep oldu. Bu Lily’nin tek iftira olayı değildi. Serena'nın üniversitedeki hocasıyla ilişkisi yüzünden başının derde girmesiyle anladık ve bunun eskiden de böyle olduğunu yatılı okuldaki hocalarından birisiyle ilişkisi olduğunu da bu vesileyle öğrendik çünkü üniversitedeki ve yatılı okuldaki hocası kuzendiler. Yatılı okuldaki hocası Ben'i Lily, kızının yasak ilişkisi ortaya çıkmasın diye hapse attırmış zamanında. Gördüğümüz gibi sadece Serena değil, annesi de çok olaylı. Chuck’ın babası Bart ile evlenmesi, Bart’ın ilk ölümü, Rufus’tan bir oğlu olması ama onu entrikalar kraliçesi, annesi CeCe ile evlatlık vermeleri falan.. Rhodeslar’daki tek gayri meşru çocuk Rufus ve Lily’ninki değildi. Lily’nin ablası Carol, Serena ve Eric’in babaları William’dan bir kız çocuk yapmış meğer! Onu da kimse bulmasın diye, para ile tutup yerine Ivy'yi geçirmiş. Bu Ivy öyle bir bela oldu ki sonradan hem CeCe’nin mirasına kondu hem de William ile ilişki yaşadı. Gerçi Lily, Rufus’u terk edip, dirilen kocası Bart tekrar ölünce William’a geri döndü. Serena'nın, Dan, Nate, Carter Baizen, çeşitli hocalar, arkadaşlarının üvey kardeşleri gibi insanlarla yaşadığı aşklar bile çok konuşulurken en büyük sansasyonu Nate’in evli kuzeni, meclis üyesi Tripp ile yaşadığını hiçbirimiz reddedemeyiz. En tepenin düşüşü de acı olur. Serena da beşinci sezonun sonunda öyle bir düştü ki onu, Sabrina takma adıyla orta yaşlı bir adamla beraber yaşarken bulduk. Ve bilin bakalım adamın kızı kimin sevgilisiydi? Nate Archibald’ın! Çeşitli yollardan sonra Serena ve Dan evlendiler. Ama bence onların evlenmeleri gereksizdi.
Blair Waldorf’un başkalarının başına açtığı dolapları saymazsak ilk skandalı, erkek arkadaşı Nate’in bromance’i Chuck ile, Chuck’ın limuzininde yatması geçliği açısından çok ilginç. Chuck ile Blair zaten büyük bir kara delik. Kim kime ne yaptı, kim kime nasıl zarar verdi anlatılamaz. Blair’in bir Lord’u vardı mesela, İngiliz. O Lord’un üvey annesi ile Nate’in ilişkisi ortaya çıktı; sonra Lord ile üvey annesinin ilişkisi ortaya çıktı. Ailevi şeyleri Blair çok sever bu yüzden Chuck’ın amcası ile yatmıştı. Gerçi Chuck da yakın bir zamanda aynı gece birkaç transeksüelle takılmış ama. Badboy sevdası yüzünden Carter Baizen ile bile beraber olan Blair’in kutsal topraklara dönüşü Nate ile oldu. Nate ile Vanessa’yı ayırıp Nate’e geri dönmesi güzel bir adımdı ama tekrar Chuck’a geri dönüşü uzun sürmedi Blair’in. Chuck ile en sağlıklı birlikteliklerini yaşadıkları zamanda ikisi de birbirlerine çok büyük kazıklar attılar. Blair, basit bir konuşma karşılığında Chuck’ı gizlice bir gay öpücüğe sürükledi ve biz bunun Chuck’ın ilk gay moment’ı olmadığını öğrendik. Yani Dan’in yazdığı tenis kampı geceleri gerçek! Buna karşılık Chuck da serveti karşılığında Blair’i gizlice amcasına sundu. Bütün bu çok ağır şeyleri sindirip tekrar bir araya geldiklerinde ise Blair, Chuck ile aralarında görmek istediği son kişiyi tam ortalarında buldu. Jenny Humphrey fake bekaret kaybından sonra ilk seferini Chuck ile yaşamıştı. Bu büyük ayrılık Blair’i tekrar kraliyet ünvanlarına itti ve kendisine bir prens buldu! Prens Louis’den hamileyken Chuck ile kaçmış, bebeğini kaybetmişti, sonra da Louis ile evlendikten sonra Dan ile düğünden kaçtı. İşte bu an Blair’in çökmeye başladığı andı. Blair ne olursa olsun Dan’e bulaşmayacaktı. Gerçi o da kavuşana kadar umut vaadeden bir ilişkiydi ama bir araya gelince ‘denedik olmadı’ dedirtti. Chuck ile Blair, Chuck babası Bart’ı hafiften öldürünce, Blair tanıklık yapamasın diye evlendiler. Sonra çok da mutlu oldular.
Kadınların hayatındaki skandallarda oldukça yer etmelerine rağmen Gossip Girl erkeklerinin de ayrı ayrı olayları çok. En masumu Nate bile, politikada ailesinin can düşmanı Buckleyler’den Bree ile sevgili olmuş, Serena ile beraberken üvey kardeşi Jenny’nin kalbini çalmış ve bir ara Chuck’ın gerçek annesi olduğunu iddia eden garip aksanlı Diana Payne ile kırıştırmıştı Nate’in olgun sevdiğini Blair’in Lord’unun üvey annesinden biliyoruz. Kimlik hırsızı Ivy, bet Raina ve en büyük düzenbaz Juliet, varoş Vanessa ve Serena’nın gerçek teyze kızı/yarı kardeşi Lola’dan sonra bir de Serena’nın müstakbel üvey kızı Sage de Nate’in tadına bakan kadınlar olarak Serena ve Blair’in yanında yerini aldı. Bu kadar kadından sonra da sadece kendisine ait bir uçağı oldu Yukarı Doğru Yakası’nın golden boy’unun. Aslında Chuck’ın hayatında Blair yüzünden pek bir kadın olmadı. Daha doğrusu etkili başka birisi olmadı. Georgina ile birbirlerinin bekaretlerini bozduklarını biliyoruz, Chuck’ın Jenny’nin ilk seferi olduğunu biliyoruz. Biraz ucuz bir zevkle Vanessa ile tek gecelik ilişkisi ve babasının tuttuğu seks işçilerinden birisiyle de ona göre büyük ama küçük bir aşkı olmuştu, Blair’i terketmişti falan. Nate ile tek birleştikleri konu Blair değildi. İki arkadaş Raina yüzünden de karşı karşıya geldiler. Chuck’ın en sansasyonlu ilişkilerinden biri de internet üzerinden çalışan bir başka seks işçisi Eva ile uzun süreli aşkı. Blair yüzünden başka hiçbir ilişkisi olmadı diyebiliriz Chuck’ın. Onun esas olayları daha çok annesi ve/veya babası öldü mü, yaşıyor mu ya da gerçek annesi kim, babası kim yoksa amcası mı babası gibi aile travmaları. Dan’in ise en büyük olaylarından biri eski kız arkadaşı Vanessa ile üniversitedeki kız arkadaşı Olivia ile üçlü yapmaları bence. Aaa bir de lisede hocasıyla yatmıştı, Blair kadını kendisine düşük not verdi diye bu yüzden yok etmişti. Dan’in bir de Georgina belası vardı. Georgina ilk geldiğinde kendisine Sarah diyerek Dan ile sevgili olup Serena’yla Dan’i ayırmıştı. Sonra da arada bir çocuk kakaladı ona ama. Georgina ile Dan’in denk gelişleri sadece aşktan olmadı. Georgina mafyalardan kaçarken, sürgünlerde yaşarken Gossip Girl’ü kırmış ve bir süre Gossip Girl olmuştu. Sonra Georgina bu görevi aynı Blair’in kraliçelik tacını Jenny’ye devretmesi gibi Serena’ya verdi. Serena da bir süre gossipgirlcülük oynadı ama sonra gerçek Gossip Girl, hesabını geri aldı. Yani Dan Humphrey! Ben Gossip Girl ilk bittiğinde Gossip Girl’ün Dan çıkmasına bozulmamış gibi yaptım bir süre. Çok sevdiğim dizinin sonunu beğenmemezlik olmasın diye galiba. Ama sonradan düşününce gerçekten Dan’in Gossip Girl olması çok klişeydi. Bence Gossip Girl asla ortaya çıkmamalıydı!
Altı sezon boyunca entrikaya, modaya, güzelliğe, yakışıklılığa doymadık değil doyduk. Gossip Girl’den sonra benim dizilerden beklentim çok değişti mesela. Artık hiçbir çapraşık ilişki doyurucu olmamaya başladı. Artık hiçbir dizinin kıyafetlerini beğenmiyordum. İnce göndermeler, entrikalar, komedi, hafif drama, lifestyle, moda.. Hepsinin bir arada olduğu bir diziydi Gossip Girl. Ve ben bir arada olmadan ayrı ayrı Downton Abbey, Glee, Hot in Cleveland, American Horror Story gibi dizilerde Gossip Girl’den parçalar buldum. Bir şeyin bizi sadece eğlendirmesi bile bence ona fazla anlam yüklemek için yeterlidir. Şimdi tatsız magazin programlarımıza geri dönebiliriz.
Haftanın Prensesi
Bu kadar Gossip Girl’den bahsedince Pembe Halı’da haftanın prensesi de hamileliğini açıklayan Blake Lively oldu. Anna Wintour’un dediği gibi tam bir Amerikan Güzeli olan Blake Lively’nin adına yapılan parfümler çantlardan sonra bir de bebeği olacak. Blake Lively ve Ryan Reynolds’un bebeğine oluştuğurduğu ikiliden dolayı şimdiden maşallah diyorum.