Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
KÖŞE YAZISI
Kocamın Ailesi, sahi Urfalı mısın Ezelden?

Kocamın Ailesi

Yazın başlayıp kış sezonunda da devam eden dizilerden en az konuşulanı sanırım Kocamın Ailesi’dir. Dizi ilk başladığında tabii ki bende şöyle bir bakmıştım. Ama yalan yok diziye ismini veren kocanın antipatik karısı yüzünden “Ehh bu ne yaa?” diyerek takipçisi olmadım. Dizi Kore uyarlaması, orijinalinde de gelin kızımız bu kadar antipatik miydi bilmiyorum ama genel olarak Türk aile yapısından çok da uzak olmayan hikâyesi seyircisini arttırarak devam etmesini sağladı. Başrollerinden birinin diziden ayrılmasına rağmen hikâye hala seyircinin gözbebeği durumda.

Dizinin bence en iyi çifti olan Mukadder ve Tarık.

“Oyuncuların hiç mi marifeti yok?” diyorsunuzdur eminim. Olmaz mı? Mukadder rolüyle Ayşenil Şamlıoğlu harikalar yaratıyor. Benim bu diziyle kendisini fark ettiğim Gökhan Alkan da Ayşenil Şamlıoğlu ile çok güzel bir kimya yakalamış. İkisinin sahnesi çıksa da seyretsem diyor insan. Çok enteresan değil mi? Bu ikili âşık bir çifti değil, birbirinden habersiz birbirini arayan bir anne&oğulu canlandırmalarına rağmen sahnelerini bekleten bir çift olabiliyorlar. Yalan yok, gelini oynayan oyuncu diziden ayrıldıktan sonra ben de diziyi tam zamanlı seyretmeye başladım. Hele Yeliz Kuvancı ve Durul Bazan dâhil olduktan sonra dizinin zaten var olan sempati kat sayısı daha da yükseldi. 

Beren Gökyıldız, hem yeteneği hem de sevimliliği ile dizinin gözbebeği.

Dizide her telden seyirciyi kendine çekecek unsurları kullanıyorlar. Gençler için Fatih-Miray, Can-Gülay çiftlerinin hem komik hem romantik durumları var. Ailenin göz bebeği ve direği Hikmet babaanne, fırıldak amca Gazanfer, didişmek için komşular gibi her detay düşünülmüş. Birine gıcık olsanız öbür çatışma sevdiriyor kendini. Tabi her hikâyede olduğu gibi bunda da olmazsa olmaz şer odakları var. Şeniz ve Rıza kötü karakter ihtiyacını tam anlamıyla karşılıyor. Gerçi Şeniz’in kötülüğünü hala mantıklı bulmasam da yine de izletiyor kendini. Benim favorim Mukadder ve Tarık arasındaki o mükemmel yakınlık. İki karakterin de anlam veremediği bu birbirini sevip kollama durumunu oyuncular muazzam aktarıyor. Mukadder’in veya Tarık’ın gözü dolunca ben de ağlıyorum. (Bir drama sever ve sulu göz olmamın da etkisi vardır tabi.) Tarık’ın sürmeli gözleri hiç dolmasın, Mukadder annenin ciğeri hiç parelenmesin istiyor insan ama seyretmesi de o kadar güzel ki “Ağlasınlar yaa!” dedirtiyorlar insana. Tabii bir de iyisi olunca insanın televizyona girip sevmek isteyeceği küçük oyuncu unsuru var. Kocamın Ailesi’ndeki fındık faresi Pelin, tam bir yetenek ve sevimlilik muskası. Sevimli olduğunu zannedip insanda ağzına çakma isteği uyandıran çocuk oyunculardan ikrah getirdiğimiz şu dönemde Beren Gökyıldız ilaç gibi geldi. Çocuğu o kadar çok seviyorsunuz ki, seyrederken 32 diş sırıtmanıza engel olamıyorsunuz. “Tarık’cığııım!” dedikçe “Ay yerim seni zilli,” diye TV karşısında eşlik ediyorsunuz Beren’e.

Diziyi Yedi Numara'daki Rüya karakterinden  hatırlayacağımız Nuray Uslu yazıyor. Perşembe günlerini Fatmagül’ün Suçu Ne? sona erdikten sonra tekrar tekeline alan Kurtlar Vadisi Pusu'nun reyting hükümdarlığına AB'de son veren dizi, bu yakaladığı ivmeyle Total'de de soluğunu Kurtlar Vadisi Pusu'nun ensesinde hissettiriyor. Eee, her hükümdarlık sonsuza kadar sürmez biliyorsunuz ki.

Sahi Urfalı mısın Ezel’den?

Urfalıyam Ezelden güzel hikâyesi, deneyimli oyuncuları ile ilk bölümde seyirciyi anında yakalayıp reyting listesinde hem Total’de hem de AB’de seyirciyi kendine çekmeyi başarmıştı. Hikâye 2. bölümde İstanbul’a göçünce seyirci de diziye sırtını dönüverdi. 2. bölümden sonraki düşüşü karşısındaki dizilerin heyecanlı bölümlerine yormuştum ama istisnalar da kaideyi bozamadı maalesef. Güzel sahnelere, güzel türkülere sıcacık havasına rağmen bir daha toparlayamadı. Dizi başka kanala transfer oldu olmasına lakin yeni kanal ne kadar sahip çıkacak bilinmez (Gerçi son bölümüyle toparlar gibi olmuş).

Yöre dizileri genel izleyici profilinin çoğunu yakalar. Seyircinin hiç eksilmeyen bu ilgisi doğal olarak yapımcıların iştahını kabartır. Asmalı Konak ve Kınalı Kar ile başlayan bu furya, (Daha öncesinde TRT dizileri arasında da elbet yöre dizisi vardı ama bu denli  itibar görmemişti) sonrasında kendi izleyici profilini yarattı bile diyebiliriz. Dizilerin çekildiği şehirlere turlar düzenlenmesi, hikâyenin geçtiği mekânların türbe misali yerli turist çekmeye başlaması bir nevi iç turizmin hareketlenmesini sağladı. Doğal olarak yapımcılar için yöre dizisi çekmek o zamandan bu zamana daima cazip hale geldi.

Kınalı Kar. (2002-2004)

Yöre dizisi seyreden izleyicinin en önemli farklılığı ise her çekileni seyretmemek. Sırf kendi yöresinde çekiliyor diye balıklama atlamıyor insanlar. Hikâyenin inandırıcı olması ilk şart tabii ki. Bir de eğer ki dizi çekildiği yerden mekânını İstanbul’a taşıyorsa seyirci anında sırtını dönüyor. Şöyle hafızalarımızı yoklarsak eğer, hikâyenin başladığı yeri bırakıp İstanbul’a dönen tüm dizilerin sert reyting kaybı yaşadığını görürüz. Dediğim gibi yöre hikâyeleri, seyirciyi banko kendine çeker ama taş yerinde ağırdır misali yöresinde kalmaya devam ettiği müddetçe. Çok geriye gitmeden yakın zamandan karşılaştırma yaparsak eğer; Güzel Köylü ve Yılanların Öcü'nün Total'deki izleyicilerini muhafaza etmelerinin en büyük sebebi de budur zaten. Karagül'ün başarısını hiç söylemiyorum bile. 3. sezonu olmasına rağmen seyircisini katlayarak arttırmasının sebeplerinden biri güçlü senaryosunun yanı sıra doğal plato olan Halfeti'de devam ediyor oluşu. Yöre dizilerinde unutulmaması gereken; hikâyenin başrollerinden birinin çekildiği yerler olduğudur.

Sonuna kadar sabırla okuyan gözlerinize sağlık…

YORUMLAR




DİĞER KÖŞE YAZILARI