Komser Şekspir, Hemşo, Gülüm, Romantik, Kanalizasyon ve seslendirdiği filmler… Ne yaptıysa hepsini izledim, kendime göre sevdiklerim de oldu nefret ettiklerimde. Televizyon Çocuğu ile başlayan süreç, Zaga, Disko Kralı, Muhallebi Kralı, Kral Çıplak, Muhabbet Kralı, Medya Kralı,Makine Kafa, Muhallebi Kafa ve Çıplak Kafa ile devam etti. Arada bir takım fotoğraf çalışmaları, bir takım yarışmalarda jüri üyelikleri, bir haber kanalında söyleşiler derken amaç edindiğini söylediği fikirlere karşı bir takım olayların içinde bulundu. Piyasada “sanatçıyım hacı ben ya!” diye geçinen bir milyon insan yapsa batmayacak şeyler, yaş büyüdükçe bana hatta birçok insana fazlasıyla batmaya başlamıştı. Para kazanmak önemliydi, saygınlık kazanmaksa elbette olmalı idi ama orta yaş bunalımının getirdiği bir takım aşk ilişkileri ve kafa karışıklıklarının doğurduğu bazı hareketlerin sorumlusu olmak bambaşka bir şeydi. Yanlış anlamayın, namus bekçiliği ya da erkek değil mi gözü çıksın muhabbeti yapıyor değilim, şu muhabbetleri yapana garip gözle bakan bir insanım. Kimse hayatının sonuna kadar birine söz vermek zorunda değil ama ilke edinmek ve milyonları ben böyleyim diye kandırmak çok daha ağır ve sorumluluk isteyen bir konu.

Benim 2013 yılının yaz aylarına kadar yine kendimce benimsediğim bir korumam vardı Okan Bayülgen’e karşı. Kolay değil en büyük hayallerimden biri (sonradan aynı koridorları farklı şekilde yürüdük kendisiyle) kendisiyle çalışmak, beraber bir şeyler üretmek ve bildiklerinden faydalanmaktı. Fakat bu yaz benim evimin içini kesif bir gaz kokusu kaplarken, sokaklardan hayvanları kurtarmak için toplarken, ölen gencecik çocukların arkasından gözyaşı dökerken kendisinin yaptığı açıklamaları okuduktan sonra abartmıyorum kalbime bir hançer inmiş gibi hissettim. Sevdiği biri tarafından kandırılmış, yıllarca bir hayal bulutunun içine atılmış ve bir anda kendini çorak bir çölde bulmuş gibi aptallaştım. Safsalak değilim tabii, yaptığı iyi şeylerin yanında yaptığı birçok (kendi tabiriyle) aptalca şeyin farkındaydım ama bu bambaşka bir şeydi. Öte tarafta twitter ya da bir sürü diğer mecrada yaptıklarını ve yazdığı şeyleri kendimce eleştirdiğim tonla adamdan çok daha vasıfsız olmuştu bir anda. Birine destek vermek kötü müdür? Asla değildir, aynı şeyleri düşünmediğimiz için insanları yerin dibine batırırsak dünya çok daha kötü bir yer olur. Allah’ın insanlara verdiği cezalardan birinin toplulukların ayrı dili konuşmaları olduğu söylenir, bunu aynı zamanda bir kutsama olarak da görebiliriz. Farklı sesler, farklı düşünceler ve farklı hayatlar… Herkesin aklı tek bir doğruyu göstermez ama yitip giden bir masumiyetin arkasından güç için hatta daha güçlü olmak için yıllarca eleştirdiğin şeyin bir parçası olabilmek farklı bir dili konuşmak değil, bildiğin dili inkâr etmek anlamına gelir diye düşünüyorum. Okan Bayülgen elleriyle resmettiği güzelim tabloyu, acımasız bir hırsız gibi bıçaklayarak parçaladı, dozunu her gün biraz daha arttırdı. Başka kanallarda bir şeyler yapmak isteyen gencecik çocukları küçümsedi, biraz tanıdığı biri ise garip bir destek verdi ama yine alttan altta gülerek. Sonunda ne oldu? Şöyle bir haber düştü hepimizin gözleri önüne,

“Haftada üç gün program yapan Okan Bayülgen Show TV'den kovuldu. Show TV'de başarılı şovmen Okan Bayülgen'in sunumuyla ekrana gelen Talk Show programı Makina Kafa yayından kaldırıldı.”

u haberin yayınlanmasından yaklaşık bir ay sonra Makina Kafa Cuma akşamlarına, 23.15 saatine geri döndü. Arada programın geleceğiyle ilgili bir sürü haber yayınlansa da Okan Bayülgen bu sezona yeni bir başlangıç yapıyor diyebiliriz. İşin enteresan tarafı, 3 Adamkarşısında beklediği reytingi bulamayan programın, Beyaz Show karşısında ne yapabileceği bir tam bir muamma. Kanal yöneticilerinden tutun, program çalışanlarına hatta fanlara kadar herkesin yarın çıkacak reyting sıralamasını heyecanla bekleyeceğini düşünüyorum.