İnci, Ahmet’in eşi, aynı zamanda Haluk’un baldızı. Haluk’tan korktuğu kadar Rana’dan da korkuyor. Her ikisine de yaranma gülücükleri mide kaldıran türden. Evdeki tüm şiddete ve kötü muameleye uzaktan da olsa onun da şahit olduğunu biliyoruz. Sevilay ona izin verdiği ölçüde ailenin önemli sırlarının taşıyıcısı. Evde ne olup bittiğini, Ali’nin başından neler geçtiğini iyi biliyor. Ve buna rağmen bir şey yapmıyor. Mertoğlu kardeşlerin zamanında hastaneye yatması gereken psikopat babasını Ahmet’ten dinleyerek olayları hale yoluna koyma, “bu işte bir terslik var” deme şansı olmasına rağmen.
Daha da beteri, bunu Sevilay’dan daha kolay yapabilir. Haluk’a göbekten bağlı değil, aşık değil, takıntılı aşkın yuvarladığı karanlık çukurda değil, daha temiz, daha sağlıklı bir yerden gözlemleyebilir her şeyi. Ahmet’in atölyesinden mesela. Ahmet, Haluk’a göre daha normal, konuşup anlaşılabilir bir tipe benziyor çünkü.
Burada da İnci’nin sonradan görme halleri ve üstünden akan zenginlik merakı giriyor devreye. Elinin tersiyle itemeyeceği kadar büyük bir servet var önüne serilen ve bunun karşılığında onun tek yapması gereken şey susmak.
Genişletebiliriz; inkar etmek, Rana’yla iyi geçinmek, Haluk’u kıllandırmamak, Sevilay’la teması koparmamak, önemli kişilere durumu çaktırmamak, Ahmet’le de yuvarlanıp gitmek.