Senaryoyu kitap yazar gibi mi yazıyorsunuz? Yani hepsi bir kerede mi yazılıyor yoksa bölüm bölüm, ya da sezon sezon mu?
ST: Sezon sezon yazıyoruz. Başlangıçta üç sezonluk bir hikaye kurmuştuk. Aslında ilk iki sezonda aldığımız tepkilere göre epey değişti üçüncü sezon. Çekimler başlamadan önce yedek yapmaya çalışıyoruz ama Amerikan televizyonunda çok hızlı bir döngü var, her zaman yapamıyoruz. Mesela şu sırada yeni sezonun ikinci bölümü çekilirken bir yandan da senaryo tamamlanıyor. Aslında duruma göre değişiklikler yapabilmek güzel bir senarist için. Çünkü yazdığımız şeylerin bazıları ekranda çalışmıyor.
Farklı bakış açılarını yansıtan bir dizi yazmanın en zor kısmı neydi?
ST: Bütün bakış açılarına adil davranmak. Bu dizinin temel fikri nesnellik diye bir şeyin olamayacağı çünkü her birimizin her duruma kendi perspektifimizin prizmasından yaklaştığıydı. Fakat bir yazar olarak tam bunun aksini yapıyorsunuz; farklı karakterlerin kafalarının içine giriyor ve hepsine adil davranmaya çalışıyorsunuz. Bunu başarmak için epey mücadele etmek gerekiyor. Yazarlar ekibinin yarısı kadın, yarısı erkek; tam da bu nedenle. Oyuncularımızın uyarılarına da çok güveniyoruz tabii, bazen kağıt üstünde iyi görünen bir şey karaktere uygun olmayabiliyor. Bunu bir daha asla söylemeyeceğim.
MT: Tam nasıl yani diyecektim ben de.. Yalnız kayda geçti.
Neden zaman atlaması yaptınız? Bir çok dizi bu yönteme baş vuruyor artık. Nedir manası? Bir de, ilişki dizisi olarak başlayan bir çok dizi zaman ilerledikçe polisiyeye dönüşüyor. Bundan da bahseder misiniz?
ST: Zaman atlaması var ama ilk bölümde arada neler yaşandığı açıkça belli oluyor hemen. Diziyi başka bir türe dönüştürmeyle ilgili sorunuza gelince, kısmen sürekli kendimizi tekrarlamak istemeyişimizden kaynaklanıyor. Şahsen ben her sezon diğer yazarlarla oturur, belli sorular sorarım. Bu yıl ne düşüneceğiz? Neyi irdelemek istiyoruz? Karakterlerimizin ve hayatlarının hangi kısımlarıyla ilgiliyiz? Sonra sezonun varoluşsal sorusunda karar kılar ve bu hikayeyi en uygun hangi biçimde yazabileceğimizi düşünürüz. Biçimin içeriği etkilemesine izin vermeyiz, tam tersini yaparız. Bu hikaye anlatmak konusunda rahatlatır bizi; belki de hikayemiz parçalı olduğundan daha rahat hareket ediyoruz. Fakat yazar olarak sıkılmak istemem doğrusu.