Seyrettiğimiz her dizide dikkat edin, bize hitap eden bir karaktere illa ki saplanırız. Onun yüzü suyu hürmetine nice saçma sahnelere katlanırız da o karakter ya da o hikayeye takılmamız hasebiyle yine de seyretmekten vazgeçemeyiz. Dediğim gibi hayallerini yaşayamamış şimdinin yetişkin kadınları Küçük Gelin’deki o okumak için direten kız karakter ile bağ kurabiliyor kendine. Keza baba despotluğu altında yaşayan/yaşamış erkek seyircinin de eril bir anlatım diline sahip olan Kurtlar Vadisi Pusu'yu tercih etmesinin sebebi de izleyenin psikolojisi ile birlikte okunmalı. ''Amaan altı üstü dizi, seyredip geçiyorum ben!'' diyorsanız öbür bölümünü iple çektiğiniz dizinin hangi karakterini daha çok sevdiğinizi bir düşünün derim.
Küçük Gelin'in de seyircisini kaybetmeden hala pazar günü yüksek rating almasının sebebi bu. Karakterde kendini yaşayan seyirci sonuna kadar takip ediyor o karakteri. İhanet etmiyor seyrettiğine. Kendi hayalleriyle ve yapamadıklarıyla özdeşleştirmiş çünkü seyrettiğini. Onun için prodüksiyonun vasatlığının, oyunculuk seviyesinin piyes tadında olmasının, kullanılan şivenin korkunçluğunun zerre önemi yok. Çünkü o küçük kızın peşinde. ''Bu kadar uğraşıyor, okuyabilecek mi? Töreden kaçabilecek mi? Benim yapamadığımı yapabilecek mi?” diye diye, onun mutlu olacağı zamanları heyecanla bekleyerek seyrediyor.