Geçen sezonun ''Bu diziyi de kim seyrediyor ya?'' sorusunun en çok sorulduğu dizisi Küçük Gelin. Öyle ya, sabah akşam belgesel ve kültür sanat programı seyreden necip tv izleyicisi, prodüksiyonu, oyunculukları ve senaryosu iki buçuktan üç bile alamayan bu vasat diziyi izleyen avam kesimi anlamamakta haklıydı kendince. Sahi kim izliyordu bu diziyi kuzum?

Küçük Gelin'i annem de seyrediyordu. Benim annem pek de tv seyreden teyze klasmanında gözlemlenecek bir yapıya sahip değil. “Küçük Gelin'i niye izliyorsun?” diye sorduğumda alacağım cevap ''Öbür tarafta o çirkin kız var, onu seyredeceğime bunu seyrederim,'' olur çünkü. Kendisi fasulye ayıklarken TRTSPOR’daki Bank Asya 1. ligden iki takımın futbol maçını seyredebilen bir insan çünkü. Sağlıklı bir gösterge değil sizin anlayacağınız. Ama şu var ki Küçük Gelin, hikayesiyle artık ikrah getirmiş bir temaya sahip olsa da insanların kafasını yormadan seyredeceği matematiğe sahip bir dizi. Reality show seyreder gibi yüksek dozda akan gerilim ve heyecan hiiiçç kafayı açmadan kolay bir seyirlik sunuyor. Bir de dizinin terapik etkisi var. Bu ülkenin tv izleyicisinin çoğunluğu Twitter veya Facebook kullanıcısı değil bir kere. Şu an hızlı tüketen sosyal medya kullanıcısı olan seyirci kitlesi bu tür dizilere ''Kim seyrediyor bunu, ıyy...'' muamelesi yapsa da. Küçük Gelin izleyicileri aralarında sosyal medya ile uzaktan yakından alakası olmayan, okumak isteyip de okutulmayan, evlenmek istemeyip de zorla evlendirilen kadınların büyük çoğunluğunu barındırıyor.