Mimar ve Dekoratör: “Mimar”, hayatına girmiş bir erkeği sıfırdan tasarlanması mümkün, geçmişsiz, esasen fikirsiz ve şuursuz bir varlık gibi algılar. Bu bağlamda daha avantajlı konumda olan “Dekoratör”ünse seçenekleri neyse ki daha sınırlıdır. Düzenlemelerle mucizeler yaratmak konusunda yine de fazla iyimser olabilir. Mimarlık, tedavisi en zor projecilik türüyken, dekoratörlük eğilimi, zaman ve deneyimle makul seviyelere çekilebilir.
Psikiyatrist: Kendini hemen ele vermez ama aslında projecinin önde gidenidir. İşi ve uzmanlığı bu olmadığı halde hayatına giren erkeğin ruhunu masaya yatırır ve yılmaz bir azimle habire problemin kökenine inmeye çalışır. Sevdiği erkek mutlaka ki iyi biridir, onu bir gerizekalı, kaypak, zampara ya da loser yapan problemin kökü çocuklukta, bilemedin ergenliktedir; fazla uzağa gitmiş olamaz. Anlayışlı, dinlemeyi bilen ve destekleyici biridir. Psikiyatrist rolüne soyunmasa, özünde o da iyidir yani.
Hemşire: İlişki bir savaş alanıymış da sevdiği erkek de bakımına muhtaç yaralı bir askermiş gibi davranır.
Öğretmen: Nasihat, tekrar ve sebatla bir insanın karakterini değiştirebileceğine inanır. Ona göre öğrenmenin sonu yoktur. Ufak ceza- ödüllerle, tatlı sert bir disiplinle her erkeğin içinde olan en az birkaç çocuğu idare eder ya da ettiğine inanır.
Alt türler çoğaltılabilir. Bu noktada, hepimizin içinde az çok varolan bu projecilik canavarının doğanın bize bir lütfu ve laneti değil, büyük oranda kültürel olarak öğrenilmiş bir şey olduğunu hatırlatmakta yarar var. Bunu akılda tutalım ki sonra “zaten erkekler öyle, kadınlar da böyle” olmasın. Tüm projeci kadınların rüyası Don’a dönelim şimdi.
Fotoğraf zamantika.com'dan alınmıştır.