Tam Black Mirror’a da nispeten alışmış, onu da bitirmişken, tamamen bir takım tesadüfler sonucu Inside No.9’a başladım. Ah ben onu ne de güzel yapmışım. Başlamak da çok doğru bir kelime değil aslında, yarım saatlik kısacık bölümleri, ve Black Mirror gibi konuların birbirinden tamamen bağımsız olması ile başlamak bitirmenin yarısı bile değildi bir nevi. O da Black Mirror gibi bir İngiliz dizisi, Black Mirror’dan nispeten daha az bilinir diyebiliriz ama sanırım. En azından ben, izledikten sonra Ekşi Sözlük’e baktığımda buna kanaat getirdim. Inside No.9, tuhaf demenin çok hafif kaçacağı bir takım olayları kısacık anlatıyor, bu kısalık da etkisini azaltmak şöyle dursun, kat be kat arttırıyor. O kadar anlamsız ve acayip ki bir kısmı, konunun devamı olmadığını bile bile bir sonraki bölümü izlemek istiyorsun, daha ne olabilir diye meraktan kendini kemiriyorsun. İzlemeyenlere çok dev tavsiyem, ne olur açıp bir bölüm atsınlar. Zaten yarım saat, herhangi bir yerli dizinin reklam arasında bile izlenebilir. Inside No.9 izlemeden devam etmesin kimse, gerçekten, gerek yok. Dizi nedir, neden çekilir, konusunda fikrinizi baştan aşağı değiştirmek istiyorsanız, hiç durmayın. Evet, bazı bölümler bazılarından çok daha güzel tabii ki, ama tavsiyem, internetten bunlara bakıp fikir edinmek yerine, rastgele bir bölüm açın ve izleyin, kendi sıralamanızı kendiniz yapın, ama lütfen bakmadan geçmeyin. Teşekkürleri bana, şikayetleri müdüriyete iletebilirsiniz. İyi seyirler.