Güneş, kaç!
Aşık oldun ve aşık olduğun adamın inkar edemeyeceğin ve unutamayacağın karanlık yüzünü gördün. O yüzündeki kasları kontrol edemeyişi, o yükselen sesine engel olamayışı, oğluna herkesin içinde tokat atışı ve bunlar buzdağının görünen ucu bile değil.
Her şeyde, evliliğinizde bile bir acelecilik, yerine oturmama hali var. O evi sevmiyorsun, o evde bazı kişiler tarafından istenmiyorsun. İçine hiçbir şey sinmiyor. Doğru olan da bu ama o evrenin dışına çıkamıyorsun.
Hak etmediğin lafları yutmak, eski eşlere usturuplu cevabı vermek, soğuk nevale ablaları eylemek, alaksız imalara karşı göğüs germek, ailenin yalan fabrikasından arayıp tarayıp gerçeği bulmak zorundasın. Huzursuzsun, sinirlisin ve ne yazık ki insanları hala değiştirebileceğini düşünüyorsun.
Hani biraz düşünmek için İzmir’e gitmiştin ya, tek yapman gereken orada kalıp kızlara birer dönüş bileti almaktı. Ne olacak, en kötü oturur hep birlikte kırık kalplerle denize karşı çiğdem çitlerdiniz.