Semih’in yarışmadaki rolü “çalışmak” değil, bunu kendisi de inkar etmiyor. Bu yüzden yargılamak doğru olur mu, emin değilim. Çünkü kendisi grubunun stratejilerini belirliyor, bunun üzerine kafa yormayı tercih ediyor. Basit bir şey gibi gözükse de Ütopya’ya yolu düşen hiç kimse Semih kadar bu konularda başarılı olamadı. Seversiniz, sevmezsiniz orası ayrı konu fakat bu çocuğun yarışma stratejisi konusunda oldukça mantıklı, tutarlı, kararlı adımlar attığını inkar edemezsiniz diye düşünüyorum. Zira sonuç da ortada, Semih’in yaptığı planların tamamına yakını başarıya ulaşıyor. Yarışmadaki birinci amaç da “kazanmak” olduğuna göre, Semih bu oyunu kurallarına göre oynuyor diyebiliriz. Kendisine karşı “nötr” olan pek izleyici yok bu durumda, ya çok sevenler var ya da nefret edenler. Karşı grup elemanları her ne kadar Semih’in taktiklerini, planlarını çözmüş olsalar da bir türlü ona göre davranmayı beceremiyorlar. Tuncay her seferinde Semih’in algı yönetimi yapmaya çalıştığından, sinir yıpratma amacıyla kendilerinin üstüne geldiğinden bahsediyor ancak yine Semih’le başa çıkamıyor. Bu net olarak Semih’in başarısı sayılabilecek bir şey bence. Semih’in bir diğer yönü de genellikle her zaman sakinliğini koruyabilmesi. En şiddetli tartışmaların yaşandığı anlarda bile ortamdaki en sakin kişi Semih oluyor, olayın tam ortasında olsa bile. Eh, karşı tarafın sinirini daha çok bozuyor bu durum da. Her adımını planlayarak atan bir Semih karşısında “sakinlik”ten başka bir çözüm yolu yok bireysel yarışmacılar için. Semih’e karşı başarılı olmak isteyen yarışmacıların tek yapmaları gereken ona kendisi gibi davranmak.
Bir anekdot: Yeni yarışmacı adaylarından Yıldız, bilgisayar başında Murat ve Semih’le sohbet ederken “güven” konusuna gelindi. Yıldız; Dilay ve Kaan’ı kastederek; “Grup olmak için sevgi yeterli midir? Güven olması gerekmez mi?” dedi. Semih bu soruyu "Murat ile Altar'a güvenirim. Tamam ben Dilay’la Kaan’ı seviyorum ama onlara güvenerek iş yapmam. Benim güvendiğim insanlar var zaten" diyerek cevapladı. Dilay’ın kolay kolay güvenilecek bir yarışmacı olmadığından bahsetmiştim, Semih her ne kadar onu grubuna kabul etmiş olsa da elbette ki hiçbir zaman “tam anlamıyla” güvenemeyecek. Ki normal olan da budur zaten.
Öte yandan Ütopya Panaroma’ya katılan Serkan çarpıcı açıklamalarda bulundu. Malum not krizinden sonra Harun’la karşı karşıya gelen Serkan; Harun’un elenmesinden Tuncay’ın sorumlu olduğunu söyledi. Ek olarak yarışmadayken yaptıklarının bir “hata” olduğunu kabullendi fakat Kafe Grubu’nun “notlaşmalar” yüzünden yıkılmadığını belirtti. Notlaşmalarındaki amacın; Semih ve grubunun Kafe Grubu’nun iç sorunlarını kullanmamasını sağlamak olduğunu da ekledi.
Semih ve Raşit arasında eğlenceli dakikalar da yaşandı bu hafta. Semih her zamanki gibi sahnede elinde mikrofonla eğlenirken, Raşit’e bir şarkı yazdığını söyledi ve Raşit’in de onayıyla şarkıyı okumaya başladı. Sözleri şu şekilde;
“Akşam olur köfteciye kaçar, Altar’a kızar sinir yapar
Akşam olur köfteciye kaçar, Semih’e de kızar sinir yapar
Sordum ben bu kim diye, Antalyalı Raşit Özçelik diye
Hadi Raşit hadi, oyna sen bana
Gece gündüz soda açarım sana…”
Raşit bu şarkı sonrasında “En kötü halin bu olsun Semih,” diyerek, pek de rahatsız olmadığını belirtti. Karşıt görüşlü yarışmacılar hep bu şekilde birbirine “takılsa” eminim ortalık çok eğlenceli bir hal alacak. Sürekli ciddi bir yüz ifadesiyle oturdukları yerden strateji yapıp birbirine laf atan insanlar görmektense, farklı gruptan da olsalar hep birlikte eğlenebilen insanlar görmeyi isterim ben kendi adıma.