Bu yıl 33.’sü düzenlenen İstanbul Film Festivali, dün gece belki de tarihinin en renkli, katılımcı profili en muhteşem gecelerinden birine imza attı. Sinemada İnsan Hakları Yarışması Bölümü’nde, Maria Binder’in dünya prömiyerini yapan filmi Trans X İstanbul’un galası Atlas Sineması’ndaydı ve sinemanın fuayesi mini bir pride’a döndü.
Tüm hafta bir filmden diğerine yetişmek için koşarak yaptığım gibi İstiklal Caddesi’ni boydan boya depar atarak kat etmeye çalışırken, Atlas Sineması’na yaklaştığımda sloganlar göğe yükselmeye başlamıştı bile: “Transfobik devlet. Yıkacağız elbet!”
Sinemanın önü tıklım tıklım trans bireyler, eşcinsel aktivistler ve biletleri günler öncesinden tükenen filmin diğer izleyicilerini harmanlamış, etraftan hiçbir zaman eksik olmayan her zamanki seyircilerin meraklı bakışları altında mütevazı kokteylle demleniyordu.
Film festivali izleyicisi genelde rahatına düşkün olur. Dar koltuklu sinemalarda saatler süren seanslar, bir filmden diğerine giderken kat edilecek mesafeler yüzünden genelde spor ayakkabılı ve günlük giyimli hanımları ve beyleri ağırlar.
Bu film hariç elbette.