Karakterlerden bahsedersek eğer, Hart ve Cohle birbirlerinin zıttı gibi durmalarına rağmen karşılaştırma yapmadan analiz edildiğinde bizzat farklı olanın Cohle olduğu görülüyor. Bu Cohle'un Hart'a göre öne çıkmasına ve daha çok sevilmesine neden oluyor, oysa hepimiz gibi olan ve asıl özdeşleşilmesi gereken karakterin Hart olduğu açık. Cohle kendine has, kendini tanıyan ve sıradışı biri. Hart ise kendi benliğini derinlemesine analiz etmemiş, sorunlarını görmezden gelen, hayatın geçici olmasına yatırım yapan biri. Cohle bağımsız, özgür; Hart ise bir şeylere bağımlı ve korkak. Cohle inançsız, Hart inançlı. Dizinin işleyişine baktığımda aklıma gelen iki filozof var: biri Nietzsche, diğeri ise Kierkegaard. Nietzsche'nin amor fati mottosundan ve dionisosçu tarafından gidersek Nietzscheci olan tarafın sanılanın aksine Cohle değil Hart olduğunu görüyoruz. Nietzsche'nin en büyük derdi, tanrının ölümünden sonra insanın nihilizm batağına düşmesi ve hayattan kopması endişesiydi. Cohle hem yaşadığı ağır deneyimler hem de buna uygun düşen mizacının sayesinde kendini hayattan soyutluyor ve bağımsız diye nitelememize rağmen işine bağımlı hale geliyor. Hart ise aileye, çocuklara, sevişmeye, dine, içkiye bağımlı olduğu sürece işiyle ilgilenmiyor. Yani Hart çok 'harbi' biri, hayatın içinden biri. Günahıyla sevabıyla, hatalarıyla başarılarıyla ve pişmanlıklarıyla daha gerçek biri. İzleyici Hart'ı çok sıradan buluyor ama asıl 'filozof' o, eğer Nietzsche'ye kulak verirseniz.
Cohle ise 'sorunlu' biri. Sorguluyor, düşünüyor, özgür... Hayatın içine girmeyip yanında kaldığı sürece düşüncelerinde boğuluyor. Bu Nietzsche için olduğu kadar Kierkegaard için de sorunlu bir durum, ama Kierkegaard bu noktada Hart'a nazaran yine de Cohle'u daha kendine yakın hissederdi. Çünkü Cohle Kierkegaard'ın estetik, etik ve dinsel evrelerinden, en konformist ve 'nihilist' olan estetik evreyi geride bırakmış durumda. Toplumun, sistemin, geleneğin, dinin sunduğu dünyanın yapaylığının farkına varıp kendini bunlardan arındırmış ve daha gerçekçi, daha özgür ve daha kendine samimi bir evrede yaşıyor. Yani 'etik' evresinde. Cohle'un pesimist ve materyalist yanı çok net safralarından kurtulduğunun kanıtı. Bu mantıktan gidildiğinde dinsiz olan Cohle'un 'dindar', dindar olan Hart'ın ise 'dinsiz' olduğunu söyleyebiliriz. Lacan'ın "en sıkı dindarlar ateistlerden çıkar" yorumunu burada aramak da mümkün. Cohle derin düşünceleri, yaşadıkları sayesinde dini evreye geçmeye çok müsait bir durumda. Sezonun son bölümündeki görü'sü, aydınlanması ile Hart'a bahsettiği ölümü kolayca kabullenmesi ve İsa'vari sevgi dolu aşmışlığı dini evre'nin sistematiğine birebir uyuyor görünüyor. Kısaca şöyle diyebiliriz: Hart bir fani, Cohle ise bir ermiş...
İsmail Yaprak
29/04/2014 10:25