Zafer Ergin (Rıza Soylu)
*Bizim dizinin ilk günden itibaren bu kadar tutacağını, ben kendi adıma tahmin etmemiştim. Başlarken Türker Bey “150 bölüm yapacağım, ona göre,” demişti bana. Bir yapımcı arkadaşım ben sözleşme yaptıktan sonra bir teklifte bulundu. Güzeldi de iş ama kapandı tabii konu. Dizi 31 Temmuz’da yayına başladı. Hatta Türker Bey’e “Briaz riske girmiyor musunuz? Nedir bu dizinin şansı?” dedim. “Sen bana bırak,” dedi. İlk yayınlandığı gün, o bana teklifte bulunan yapımcı arkadaşım “Dizinin yayınını bekledim, belki sallanır filan da boşa çıkarsın diye ama hiç ümidim kalmadı, sizin dizi alıp başını gider,” dedi. Ben de şaşırdım doğrusu. Şimdi 406. bölümü çekiyoruz.
*Başarının nerede olduğuna gelecek olursak, biz ellerini tutuyoruz insanların, onlara sıcacık davranıyoruz. Senaryo, yapım, yönetim, ilişki olarak. Bir polis müdürü arkadaşıma da söylemiştim, biz olması gerektiği gibiyiz. Olan değiliz. Bu sıcaklık, bu elele tutuşma, seyircinin hoşuna gidiyor. Bir ara biraz uzaklaştık, sonra silkelenince tekrar yerimizi bulduk. Bu yeri bu sezon da, önümüzdeki sezon da hatta belki daha sonra da devam ettirip gideceğiz derim ben.
*Meslek sahibi polis arkadaşlarımızdan büyük ilgi var. Hepsine başarılar dilerim, Allah’a emanet olsunlar.
*İzleyiciler çok yakın hissediyor, gördüklerinde fotoğraf çektirmek istiyorlar. Resim konusundan çok şikayetçiyim. Mesela trafiği tıkayacak yerlerde, çekim sırasında, bir yere koştururken olabiliyor. Ama gene de o heyecanı anlıyorum. Bu sıcaklık bana da heyecan veriyor.
*Arka Sokaklar’ın işlevine, sorumluluk üstlenmiş olmasına bayılıyorum. Yapım da, senaryo da, yönetmen de buna çok dikkat ediyor. Toplumla ilgili işler yapanın sorumluluğu vardır. Dramatize bir programda bir mafya lideri gece altı kişiyi öldürüyorsa, ertesi gün onun savcıyla ilgili bir sahnesinin olması lazım. Sabahına umuma açık yerlerde kahvaltı ediyorsa, gezip tozuyorsa ertesi gün, bu olmaz. O hayat aynen devam edince topluma diyorsunuz ki bu böyledir. Hayır böyle değildir. Olması gereken bu değildir. Türkiye’nin asıl sorunu da zaten budur. Olanla olması gereken arasındaki büyük uzaklık. Özellikle televizyonda çalışan arkadaşların bu sorumluluğu iki cebinde birden taşıması lazım.
Ozan Çobanoğlu (10. sezonun yeni komiseri Hakan Çınar)
*Daha önceden dövüş ve boks eğitimi almıştım. Tek Türkiye’de dört yıl baş rol oynadım, orada da silahlar, çatışmalar vardı. Polisi oynarken işinin ne kadar zor olduğunu anlıyorsunuz. Gece vardiyaları, suçluların peşine düşmek, çatışmalar, hepsi hayatlarının parçası. Bir salon işinden, gençlik dizisinden daha zor Arka Sokaklar’da oynamak.
*Biz hep ücra, arka mahallelerde çalışıyoruz. Kışın dış çekimlerimizde oralar daha da zor oluyor, arabalar bile zor çıkıyor yollardan. Ama işimizi seyrettiğimiz zaman kendimizi daha iyi hissediyoruz.
*Hep arka sokaklardayız ya, oralardaki insanlar daha çok televizyon seyrediyor, bizim dizide kendilerini görüyor, samimi buluyorlar bizi. Yönetmenimiz de zaten hep bunu istiyor: Rol kesmeyin, poz vermeyin, gerçek olun. Bütün oyuncular buna inanıyor.
*Türker Bey de tiplerimizi gerçek polislere yakın seçtiği için bizi gerçekten polis sanıyorlar. Özgür (Ozan) Abi’yi, Şevket (Çoruh) Abi’yi polis olarak görüyorlar artık. Bazen trafikte çeviren polisler “Geç, sen bizdensin,” diyor. Ben mutluyum burada olmaktan, Orhan Hoca’yla çalışmaktan. 10 yıllık bir ekibe bu kadar kolay uyum sağlayacağımı düşünmüyordum, ilk bölümde beni hemen içlerine aldılar.