Nazlı, Savaş’ı çatıdan indirmeyi başarıp tekrar Ahmet’in atölyesine getiriyor. Rana artık en çok Nazlı’ya güveniyor, oğlunun yanında birinin koşulsuz şartsız duruyor olması onu mutlu ediyor. Nazlı da bu durumdan hoşnut elbette, bıraksalar bir ömür kalır Savaş’ın dizinin dibinde. Tek sorun, Savaş’ı çatıdan indirmek için kurduğu cümlede. Savaş, bunun gerçekliğini sorduğunda ise inkar edip seni oradan indirmek için söyledim bahaneleri sıralıyor. Bu kadarla da kalmıyor bir cümlede üç kere, arkadaş, kanka, dost terimlerini kullanıp konuyu pekiştiriyor. Savaş ikna olmuşa benzemese de üstelemiyor, kendi haline bırakıyor.

Rana, Savaş’ın geldiği son noktanın verdiği öfkeyle Haluk’un yanına gidiyor ve sonunda beklenen tepkiyi veriyor. “Sen bu çocuklardan ne istiyorsun?” diyor. “Sen babamdan daha betersin,” diyor. Biz de bir nebze daha anlıyoruz Haluk’u bu noktaya getirenin ne olduğunu. Anlıyoruz anlamasına da Haluk, sen sana yapılanı oğluna yaparsan, babandan daha korkunç daha felaket bir adam olmaz mısın? Olursun, oldun da.
Odunluğa hapsedilen çocuktan özür dilerim ama Ali’nin sırtında iz bırakan kemerin sana hak vermeme engel.

Ahmet ve Ali, Savaş’ın hem aklı dağılsın hem de kendine bir şey yapmaya kalkmasın diye onu kontrol altında tutmaya karar verirken plana Güneş’in kızlarını da ekliyor.

Selin, Ali’yi görmek istemediğinden Ağva tatiline gitmeyi önce reddetse de Nazlı’nın haklı nedenleriyle ikna oluyor.
Güneş de hazır kızlar evde yokken, arkadaşının teklifini değerlendiriyor ve İzmir’e gitme kararı alıyor, görünürdeki sebep evin satışı için olsa da asıl neden Haluk’un son zamanlardaki tavırlarının kafasını karıştırmış olması.

Ağva yolculuğu başlıyor, tabii fon müziği olarak Ali&Selin didişmeleriyle. Hem haylaz hem aşık, hem de aşktan kaçak olduklarından her kelimeleri, her mimikleri seyirlik oluyor. Selin ne kadar uzak durmak istese, Ali o kadar üstüne gidiyor. Ali, gözlerindeki anlamı gizleyip en sevimli, en muzip haliyle Selin’i çileden çıkartmayı çok güzel başarıyor.

Eve yeni geldik demeden atıyorlar kendilerini sandallara, tabii sandal önü didişmesi olmazsa olmaz. Selin, Peri’nin Savaş&Nazlı birlikteliği için çalışmasına sebep Ali’nin sandalına binmek zorunda kalıyor. Bölümün en eğlenceli kısmı da burada başlıyor.
Ali öpüşme konusu yine yeniden açıldığında, Selin’e karşılık verdiğini söylüyor tabii bu Selin’in kendine kızdıkları listesinde ilk 1’de olduğundan, daha da sinirlenmesine neden oluyor. Tam, ne tatlı bir çiftiz, cümlesi geldiğin Didem telefon bağlantısıyla dahil oluyor sandal turuna. Ali Mertoğlu bu, elindeki fırsatı değerlendir mi, başlıyor Didem’e onu çok özlemiş gibi konuşmaya ama bakın bu kısımlar hep -mış.